Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
21 yüzyılda, askerimizin donarak şehit olması, bilin ki yüreklerimizi dağlıyor. YPG/ PKK’lı teröristler, Suudi dolarıyla ısınıp, Amerikan silahıyla donatılırken, Türk askerinin üşümesini bile kabul etmiyorum. İkiyüz araçlık konvoylarınız, beşyüz milyon dolarlık dev uçaklarınız varken, Mehmedimi, donduran soğuktan koruyamıyorsanız, ‘Kalsın benim davam, divana kalsın’, diyerek susuyorum. Ordumuzun mücadelesi ve şehitlerimize saygı gereği, bu konuyu şimdilik kaydıyla kapatıyorum..
"Ülkenin Cumhurbaşkanı biliyorsunuz, dün şantiyedeydi"
Dün 1. Meclis’teydik. Türk milletinin, istiklal şiarıyla omuz omuza verdiği, o muhteşem binada toplandık. Ecdadımızı dualarla yad ettik. Ülkenin Cumhurbaşkanı da, biliyorsunuz, dün şantiyedeydi. Rantiyecilerin ekibi şantiyede, milletin evlatları da, birinci Meclis'te. Türkiye’nin geldiği nokta işte bu.
"Üçüncü havalimanı gibi projelere itirazımız yok"
Vesileyle şunu bir kez daha belirteyim ki; Bizim üçüncü havalimanı gibi projelere itirazımız yok. Hatta; Türkiye’ye daha fazla turist getirmek için, Türkiye’yi kıtalararası bir uçuş noktası yapmak için, bu projeleri, hakkıyla, layıkıyla yapıldığı taktirde, destekliyoruz. Ama, her aşa haram katma hastalığını, üçüncü havalimanında da, açıkça görüyoruz. Haram katılmış aş, bizim boğazımızdan geçmez, geçemez. Bu inşaat, benzerlerinden çok daha pahalıya yapıldı. Bakın, daha işin başında, ihalenin şartnamesi değişti. Kot’la oynanarak, müteahhitlere, milyar Avro avanta sağlandı. Bir kuruş yatırmadan aldıkları ihalede, teminat bile vermediler. Teminatı, milletin parası üzerinden, devlet verdi. Yıllık 1 milyar Avro ödemeleri gerekiyordu. Onu da yapmadılar. Hatta, 3 yıllık ödemeyi de 25 yıl sonraya ertelediler. Sonra da, “Cumhuriyetin gurur tablosu” diyorlar. Kimse kusura bakmasın. Bizim kitabımızda, haramla gurur duymak yoktur. Şundan emin olun ki; İktidara geldiğimizde: milletin boğazından, rantiyeciye aktardığınız her bir kuruşu, o paranın sahibi Türk milletine geri vereceğiz.
"Benden gelecek bir telefonla, vicdanınız arasında kalırsanız, vicdanınızı dinleyin"
Geçen hafta Emeklilikte Yaşa Takılanlar için, örnek bir mücadele verdiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, sayıların değil, yüreklerin daha önemli olduğunu kanıtladınız. İyi Parti önergesinin, Meclis’te görüşülmesi için, gerekli desteği sağladınız. Buradan, önergemize destek veren milletvekillerine de, teşekkür ediyorum. İlk turda, vicdanıyla oy veren tüm partilerin milletvekillerine de, teşekkür ediyorum. Ancak, ikinci tur oylamada olanlar, ibretliktir. Oylama sırasında çekilen bir fotoğraf karesi vardı. İlk turdaki ‘Evet’ kararını değiştiren milletvekillerinin yüzündeki mahçup ifade, her şeyi anlatıyordu. Altını çizmek isterim ki; Türk Milletinin vekillerine, bunu yaşatmaya, kimsenin hakkı yok. O gün söyledim, bir kez daha söylüyorum; Siz değerli İYİ Parti milletvekilleri hiç tereddüt etmeyin. Olur da bir gün, benden gelecek bir telefonla, vicdanınız arasında kalırsanız, vicdanınızı dinleyin.
"Emeklilikte yaşa değil, saraya takılanlarla ilgili önergemiz, görüşülmeye devam edecek"
Önergemiz reddedilince, bir araştırma komisyonu kurulamadı. Ancak, Meclis’teki ilgili komisyonda, Emeklilikte Yaşa değil, saraya takılanlarla ilgili önergemiz, görüşülmeye devam edecek. Milleti bu dertten kurtarmayı hedefleyen herkesin, desteğini bekliyoruz. Bizim tavrımız açık, ve milletten yana. Buradan ilan ediyorum; Milletimizin yararına bir öneri, hangi partiden gelirse gelsin, İYİ Parti milletvekilleri onay verecek. Çünkü biz siyaseti, kişisel kaprisler üzerine değil, milletimizin menfaatleri üzerine bina edeceğiz.
"Yedek depoyu bile harcadı. Kasayı boşalttı, ülkeyi de tefeci faizine muhtaç bıraktı"
Ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. İktidar, bu mesele hiç konuşulmasın diye, durmadan sahte krizler üretmeye çalışıyor. 'Cambaza bak' der gibi, her gün, ortaya yeni bir şeyler atıyorlar. Ama millette izleyecek hal, kalmadı. Cambaz numarası, bir işe yaramıyor. İktidar gündemden kaçmaya çalıştıkça, İYİ Parti yakasından tutup, milletin huzuruna getiriyor. Suçu hep başkalarının üstüne atsa da, hepimiz biliyoruz ki bu kriz; iktidarın eseridir. Daha önce, ‘Dış güçler’, dedi. Sonra ‘Dış güçle ilgisi yok’ dedi. Dün Anıtkabir’de, manevi huzurda, işi yine, dış güçlere bağladı. Gerçeği kabul etmediği sürece, bahane üreticek. Ama bütün bahaneleri tüketti. Bütün jokerlerini kullandı. Yedek depoyu bile harcadı. Kasayı boşalttı, ülkeyi de tefeci faizine muhtaç bıraktı. Şimdi kaldı milletle baş başa. Habire rakkamlar sıralayarak, kafaları karıştırmaya çalışıyor. O rakkamlar, karın doyurmuyor kardeşim. Millet aş istiyor, aş. Millet iş istiyor. Millet, elektrik faturalarının derdinde.. Yarın sırada doğalgaz var, onu düşünüyor. Bu faturalara ne yapacaksın, onu söyle. Erdoğan gizlemeye çalışsa da, tablo ortada. Bankalar, batık kredi deposu haline geldi. Ev, otomobil, beyaz eşya satışları, durdu. Konkordatolar patladı.. Firmalar ardı ardına iflas ediyor.. İşçilerin alacakları ödenemiyor. Şirketler, işçi çıkararak ayakta durmaya çalışıyor. Sanayi üretimi hızla düşüyor. Esnaf siftah yapamıyor. Çiftçi’nin mahsulü para etmiyor. Maaşlar, ücretler eridi, gitti.
"Saraya para harcayacağız ama yatırımları kısacağız"
Bildiğiniz gibi iktidar, 2019’da tasarrufa gideceğini açıkladı. Bütçeye baktığımızda, en büyük tasarrufun, yatırım harcamalarında olduğunu görüyoruz. Saraya para harcayacağız ama yatırımları kısacağız. Bütçenin özeti bu. Uyarıyorum; Bu yanlış bir tercih. İktisattan biraz anlasalar, küçülme eğilimine girmiş bir ekonomide, yatırım harcamalarını kısmanın, işleri daha da kötüye götüreceğini bilirler. Şirket değil, ülke yönetiyorsunuz. Özel sektör ve vatandaş borç içinde yüzerken, kredi bulamazken, ve güven kaybı yaşarken, kamu yatırımlarının kısılması, ekonomiyi durma noktasına getirecektir. Bu da, iflasların ve işsizliğin, daha da artmasına yol açacaktır. "Damat Bey, hala işin ciddiyetinin farkında değil" Ne yazık ki Damat Bey, hala, işin ciddiyetinin farkında değil. Sanıyor ki; Devlet biraz kemer sıkacak.. Özel sektör ve vatandaş harcamaya devam edecek. Ve kriz, kısa sürede, hafif sıyrıklarla atlatılıcak. Maalesef, durum hiç de öyle değil. Hükümetin tasarruf etmesi doğru ama, tasarrufun, ekonomiye en az zarar verecek kalemlerde yapılması gerekir. Aksi takdirde bu kriz, daha derin, ve daha uzun soluklu olacaktır. Biz, üstümüze düşeni yapıp, uyarmış olalım. Günahı, McKinsey'e kulak verenlerin boynuna.
"İşsizlik artarken, ücretliden alınan vergi, nasıl artar?"
Bütçe teklifiyle ilgili dikkatimizi çeken ikinci husus da, vergi gelirindeki artış. Daralma eğilimine girmiş bir ekonomide, vergi gelirlerinin nasıl artacağı, tam bir muamma. Otomobil ve beyaz eşya satışları hızla düşerken, hükümet, bu kalemlerden alacağı verginin, artacağını iddia ediyor.. Bunu nasıl başaracaklar, çok merak ediyoruz. Ücretlerden kesilen gelir vergisinde de, önemli artış olucağını söylüyorlar. İşsizlik artarken, ücretliden alınan vergi, nasıl artar? Tabii ki, çalışanın vergi yükünü artırarak. Öyle görünüyor ki, hükümet krizin faturasını, çalışanlara kesecek.
"Sayın Erdoğan da zorda"
Görünen o ki, sadece millet sıkıntı çekmiyor.. Sayın Erdoğan da zorda. Nerden biliyoruz? Maaşına yaptığı zamdan biliyoruz. Geçim sıkıntısı çekiyor olacak ki, kendi deyimiyle, “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” verdiğimiz bir dönemde, maaşını yüzde 26 artırıp, 74 bin liraya çıkarıyor. Hem de, devletin, güya tasarruf yaptığı bir zamanda. Buradan muktedire sesleniyorum; Saraya buluyorsun. Şantiyedeki ranta buluyorsun. Milyon dolarlık uçağına buluyorsun. Maaşına zamma da, buluyorsun. O halde, buyur, millete de bul. Kendi maaşına yaptığın zam kadar, asgari ücretliye, işçiye, memura, emekliye, dul ve yetime, polise, askere, hakime, savcıya da yüzde 26 zam yapmazsan, aldığın her kuruş, haram, zehir, zıkkım olsun. O zammı yapıncaya kadar hatırlatacağım. Bakalım, milletin adamı mısın, yoksa, kendine Müslüman mısın? Hodri meydan!
"Kendine buluyorsan, millete de bulacaksın"
“Tasarruf edelim” dediğin bir dönemde, kendine buluyorsan, millete de bulacaksın. Ama yok. İş Milletin cebine gelince, lafı uzaktıkça uzatıp, alengirli işlere giriyorlar. Bakın fındık fiyatlarında da aynı şey oldu. Karadeniz iki aydır feryad ediyor, “Fındık fiyatlarını açıklayın artık” diyor. Kimseden ses çıkmadı. Durdu durdu, 27 Ekim’de açıkladılar. Fiyat, 14 lira,, Giresun kalite de, 14 buçuk lira olarak açıklandı. 15 lira olsun dedik ama, bu fiyattan da memnunuz. Açıklandı ama, üreticinin elinde fındık kalmadı ki. Fındık üreticisi, ürününü 11 liradan, 12 liradan aracıya sattı. Borç bini aşmış, nasıl beklesin? Evlatlar evlenecek, nasıl beklesin? Peki n’oldu? Kilo başına 3 lira, uyanık tüccarın cebine girdi. Ton başına 3 bin lira eder. El insaf !Yazık değil mi fındık üreticisine. Aradaki zararı kim karşılayacak? Gelecek yıl, hasat zamanında, biz yine bu Mecliste olucaaz. Ve tüccar için saklayıp, açıklamadığınız fiyatı, fındık üreticisi mahsülünü satmadan, sizden söke söke alacağız.
"Bunlar resmen çiftçiyle dalga geçiyor"
Aziz milletim; Bu hatalar hep senin cebine yansıyor. Sadece fındık üreticisi mi? Hayır. Hasat sezonunda, buğdayı bin liraya aldılar. Buğdayın dünya fiyatıysa, binbeşyüz liraya ulaştı. Devlet, çiftçinin mahsulünü, resmen bedavaya kapattı. Toprak Mahsülleri Ofisi, bu yolla, çok büyük kar elde etti. Peki, bu kardan, çiftçimiz faydalanabildi mi? Tabii ki hayır. Onun yerine, Tarım Bakanı, eksik olmasın, lütfettiler, ve çiftçimize iki jest yaptılar. Birincisi, gelecek sene prim desteğini, kilo başına 5 kuruştan 10 kuruşa çıkardılar. Sormak isterim; Sen çiftçinin malını, 50 kuruş ucuza kapat, sonra “Seneye 5 kuruş fazla vericem” de..
Adalet mi bu?
Sayın Bakan bir de dedi ki; Çiftçinin gübre desteğini, dönüm başına, 4 liradan, 8 liraya çıkardık. Bunlar resmen çiftçiyle dalga geçiyor. Sayın Bakan, iki katına çıkardım diye övündüğünüz gübre desteği, 2015 yılında zaten, 6 lira 60 kuruştu. Onu, mazot desteğiyle birleştirdiniz. Sonra, tekrar ayırıp, 4 liraya düşürdünüz. Şimdi de, 2 katına çıkardık diyorsunuz. İnsaf edin. İnsanda biraz utanma olur. Sorun bakalım çiftçiye, verdiğiniz destek, gübre masrafının ne kadarını karşılıyor? Kimse kimseyi kandırmasın. Çiftçinin hakkını, çiftçiye verin. Çiftçiye desteği şimdi verin ki, gelecek yıl hasat artsın. Televizyon kameralarını kapatmakta mahir olan, Soru sordu diye gazetecileri dışarı çıkarmakta mahir olan danışmanlarınıza söyleyin, biraz da, millet için kafa yorsunlar.
"2019 bütçesi de, adeta tarımı öldürmek üzere hazırlanmış"
Biz tarım diyoruz, üretim diyoruz, çiftçimiz diyoruz ama; 2019 bütçesi de, adeta tarımı öldürmek üzere hazırlanmış! Anayasamıza, ve Tarım Kanununa göre, zaten tarıma, Milli Gelirin yüzde 1’i oranında, destek vermek zorundasınız. Geçen yıl, 14 buçuk milyar lira destek verdiniz. Oysa, kanuna göre, 31 milyar lira vermeniz gerekiyordu. Yani çiftçiye vermeniz gereken desteğin, yüzde 40’ını veriyorsunuz. Çiftçiye gitmesi gereken desteğin %60’ını da, yandaş müteahhitlerinize aktarıyorsunuz. Yeni yılın bütçesinde daha fazla kısıyolar. 16 milyar liraya çıkardık diyorlar ama, yeni dönem için, kanunen, 44 milyar lira vermeleri gerekiyor. 28 milyar lira kısıp, üstüne de, artırdık diye hava atabilen tek iktidar, bunlarınki. Ekonomi, saraydaki bir oyuncak değil. Bu gerçeği görmeden de, bu darboğazdan çıkmamız, mümkün değil. Buradan uyarıyorum; Milletin canı burnunda. Herkes, cebine gireni-çıkanı biliyor. Herkes, ne olup bittiğinin farkında. Lüks içinde, şatafatla yaşıyosun..
İsrafta sınır tanımıyosun..
Sonra da karşımıza geçip, 'sabredin' diyosun. Sen, 3 katrilyonluk uçakla gezerken, bize, 'sabredin' diyemezsin. Sen, sarayda günde 2 trilyon lira yerken, bize, 'sabır' diyemezsin. Bir gün tebdil-i kıyafet, bir pazara git. Tezgahların başında neler konuşuluyor, bir dinle. Halk Ekmek kuyruğuna gir. Esnafı gez. Dolmuşa bin, konuşulanları dinle. Bir gününü bu işe ayır da, milletin halini gör. Bakalım, ondan sonra da 'Kriz yok, Şahlanıyoruz' diyebilecek misin? Bakalım o zaman da, 'Bu emekliler, niye çift dikiş yapıyor' diye, dalga geçebilecek misin?
"Yepyeni bir modelle, milletimizin huzuruna çıkacağız"
Yerel seçimler yaklaşıyor. Yepyeni bir modelle, milletimizin huzuruna çıkacağız. Rant ofisine döndürdükleri belediyeleri, ellerinden aldığımızda, milletimiz, bir şeye şahit olacak. Buradan milletimize söz veriyorum; Bunlar bir lira verip, ikisini cebine atıyor ya, biz o üçün üstüne, iki daha katıp, milletimize vereceğiz. Bunlar bir yapıyorsa, biz beş yapacağız. Millet, İYİ Belediyelere baktığında diyecek ki; Keşke Türkiye’nin başında, İYİ Parti olsa. Keşke İYİ Parti, on yıl önce kurulsaydı. Bunu dedirtmeyi başaracağız, ve genel seçimlere, milletimizin duasıyla gireceğiz. Tek yolumuz budur. Çalışacaksınız, çok çalışacaksınız. Ve milletimizin her kuruş hakkının, neferi olucaksınız.
Güncelleme Tarihi: 30 Ekim 2018, 17:09