10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü hatırlatarak sözlerine başlayan Memleket Partisi Genel Başkan Vekili ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Gaye Usluer, “Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Adı kurtuluş savaşı değilse de açlıkla, yoklukla sınandığımız günlerden geçiyoruz. Hukuk devleti, basın ve ifade özgürlüğü alanlarında da kötü günlerdeyiz. Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü. 34 gazeteci cezaevinde. 2021’de 250 gazeteci yargılandı. 105 basın mensubu işini yaparken şiddete uğradı. Sansür, baskı, işten çıkarmalar, genelgeler, tutuklamalar. Artık kutlanacak bir gün kalmadı” dedi.
DELTA VE OMİCRON İKİZ TEHDİT
Usluer, “Aralık 2019’da başlayan Covid19 pandemisi devam ediyor. 9 Ocak 2022 itibariyle dünyada hastalanan kişi sayısı 303 milyon 854 bin 904, ölen kişi sayısı 5 milyon 497 bin 410. Türkiye’de günlük vaka sayısı 66 bin, ölen kişi sayısı 141. Alfa, beta, gama ve delta varyantlarından sonra şimdi de omicron isimli varyant dünyanın kabusu oldu. Delta tek başına fırtınalar oluşturmuşken delta ve omicron varyantları tsunami etkisi yaptı. Delta ve omicron için ikiz tehditler dersek yanlış söylemiş olmayız” diye konuştu.
OKULLAR KAPATILMAMALIDIR
Pandemiyle mücadele tüm dünyanın en önemli sorununun aşı eşitsizliği olduğunun altını çizen Usluer, “Aşılamada istenilen hedeflere ulaşılamaması, yeni varyantların ortaya çıkmasına, pandeminin devam etmesine neden olan en büyük etmendir. Pandeminin bitebilmesi için hedef, 2022 yılının ilk yarısında yüzde 70 oranında aşılanmanın tüm dünyada sağlanmış olması. Okullar kapatılmamalı, eğitimde süreklilik sağlanmalıdır. Bunun için öğretmenlerin istisnasız aşılanmaları yanında, mutlaka 5-11 yaş grubuna aşı hakkı tanınmalıdır. Aşı zorunluluğu, özellikle ön hizmetlerde çalışanlara getirilmeli. Aşısızların toplu alanlara katılımla ilgili kısıtlamalar getirilmeli” dedi
MESLEK ÖRGÜTLERİNE HAKARETİ KABUL ETMİYORUZ
Türk Tabipler Birliğini işaret eden Usluer, “Demokrasi belli zamanda sandığa gidip oy vermek değildir. Yönetilenlerin yönetenleri denetlemesi de demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Denetleme işi sadece siyasi partilere ait değildir. Kalıcı ve güçlü demokrasinin inşası için meslek örgütleri düşman olarak görülmemelidir. Pandeminin başından itibaren çözüm önerileri sunan, iş birliği için talepte bulunan meslek örgütlerine hakareti kabul etmiyoruz” diye konuştu.
Usluer sözlerine şu şekilde devam etti: “Yüzlerce hekim istifa ediyorsa… Genç hekimler yurt dışına çıkış yolları arıyorsa... Gün geçmiyor ki hekime, sağlık personeline şiddet haberleri kesilmiyorsa, OECD ülkeleri içinde sağlığa ayrılan bütçede sondan ikinci isek, sorumlusu mevcut iktidar partisidir; AKP’dir. Suskunluk sarmalında örgütsüz toplum istemiyoruz.”
MEMUR VE EMEKLİ MAAŞI ARTIŞLARINI KABUL ETMİYORUZ
En düşük memur ve emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesi gerektiğini vurgulayan Usluer, “İnsanların çaresizliğiyle dalga mı geçiyorsunuz? TÜİK bile gıda enflasyonunu 43.80 açıklamışken, memurun ve emeklinin bu enflasyonist ortamda temel harcama kalemi büyük oranda gıda olduğuna göre yani maaşları sadece gıda tüketimine ancak yettiğine göre bu oranın dahi altında yüzde 25-30 emekli ve memur maaşı artışlarını kabul etmiyoruz” dedi.
EYT’LİLERİN VARLIĞINDAN YENİ Mİ HABERDAR OLDUNUZ?
Usluer, “Bir de utanmadan; ‘3600 ek gösterge 6 ay içinde mecliste olacak’ diyorlar.
2018 seçimlerinde 3600 ek göstergeyi seçim vaadi yapan siz değil miydiniz? ‘EYT çalışmamız devam ediyor’ ne demek? Sorunun varlığından yeni mi haberiniz oldu?
Dönün bakın seçim vaatleriniz” diye sözlerine devam etti.
İŞTE İKTİDARIN BENZİN KARNESİ
İktidarın benzin karnesini açıklayan Usluer, “Benzinin litre fiyatı 2002 yılında 1.48 TL, 2018 yılında 6.20 TL, bugün 13.56 TL. Benzin fiyatı 3 buçuk yılda tam yüzde 120 oranında artmış
O kadar uzağa gitmeyelim. Akaryakıtta zam sağanağının yaşandığı son bir ayda artış yüzde 49 oldu. Son 1 yılda akaryakıta 46 kez zam geldi. Ay içinde ortalama 5 kez zam geliyor. Enerji bir insan hakkıdır. Halka kolay ulaşabileceği bir hizmet olarak sunulmalıdır. Elektrik, doğalgaza yapılan zamlar derhal geriye çekilmelidir. Enerjide yüzde 18 KDV sıfırlanmalıdır” dedi.
GİDER AYAK YANGINDAN MAL KAÇIRIYORLAR
TBMM’de bazı limanların işletme süresi dolmadığı halde sözleşmelerin ihalesiz uzatılmasına tepki gösteren Usluer, “AKP iktidarında limanlarımızın yüzde 18’i özelleştirildi. İşletme hakları yerli veya yabancı firmalara verildi. İşletme süresi en yakında bitecek olan için, mevcut süre en az 5 yıl. Geçtiğimiz hafta, TBMM’de bazı limanların işletme süreleri henüz dolmadığı halde ihalesiz uzatıldı. Antalya limanı işletmesi 2047’ye kadar, Trabzon limanı işletmesi 2052’ye kadar, İskenderun limanı işletmesi 2061’e kadar uzatıldı. Burada olup biten hadise bir kira sözleşmesinin, sözleşme bitmeden güncellenerek uzatılması. İşin özü gider ayak yangından mal kaçırıyorlar. Çocuklarımızın geleceğine ipotek koyuyorlar” diye konuştu.
NE SÜT NE DE ET BULAMAYACAĞIZ
“Tarım sektörüne 2021 yılında damgasını vuran en önemli gelişme kuşkusuz gübre, mazot, zirai ilaç zamları oldu” diyen Usluer, “Yem fiyatları arttı, Çiğ süt fiyatı düştü. Süt inekleri kesiliyor. Önümüzdeki aylarda ne süt ne de et bulamayacağız. Ayçiçek yağı başta olmak üzere bitkisel yağlarda yüzde 100’ü aşan zamlar 2021’e damgasını vurdu. Artan yağ fiyatlarını düşürmek için ayçiçeği, kanola ve aspirde ithalat vergileri sıfırlandı. Toprak Mahsulleri Ofisine verilen yetki çerçevesinde hem yılın başında hem de sonunda iki kez ham Ayçiçek yağı ithalatı yapıldı. Buna rağmen fiyatlar düşürülemedi” dedi.
GIDA KRİZİ GELİYORUM DEMEZ GELİR
“Gıda krizi geliyorum demez, gelir” diyen Usluer, “2020 yılında 20 milyon 500 bin ton olan buğday üretimi 2021 yılında 17 milyon 650 bin ton olması bekleniyor. Buğdayda son 14 yılın, arpada son 32 yılın en düşük üretimi gerçekleşti. Kuru bakliyat ürünlerindeki üretim yüzde 18,5 oranında düşeceği ve üretimin toplamda 1 milyon 292 bin tondan 1 milyon 53 bin tona gerileyeceği tahmin ediliyor. Buğday üretiminde azalma, ekmek fiyatlarını artıracak. Arpa üretiminin azalma, yem fiyatlarını artıracak. Ey AKP gözünü aç, kulaklarını aç; gıda krizi geliyorum demez, gelir. Seçim 2023’de diyorsun ya, sorunları çözmeden, çözemeden koltukta oturmak yok” diye konuştu.
GIDA KITLIĞI ÖNÜMÜZDEKİ EN BÜYÜK TEHLİKEDİR
Tarım sektörünün küçülme trendine girdiğini dile getiren Usluer, “TÜİK verilerine göre, tarım sektörü 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 8.3, ikinci çeyrekte yüzde 0.6 büyüme kaydederken,
3. çeyrekte yüzde 5,9 küçüldü. Büyüyen tarım sektörü küçülme trendine girdi. Dördüncü çeyrek verileri 2022’de açıklanacak. Yıllık büyüme oranı o zaman daha net ortaya çıkacak.
Tehlike büyük. Bir kez daha yineliyoruz, “Gıda kıtlığı” önümüzde ki en büyük tehlike.
Bitkisel, hayvansal gıda üretimi ve gıda güvenliği siyaset üstüdür. Milli güvenlik meselesidir.
Devlet, tarımsal üretimde planlayıcı, piyasa düzenleyici, üretici ve tüketiciyi koruyucu konuma gelmelidir. Acilen üretim seferberliği programına ihtiyacımız var” dedi.
AKP’NİN ENFLASYONU KONTROL ETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR
Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Usluer, “Makyajlı enflasyon yüzde 36, makyajsız enflasyon yüzde 82. ÜFE yüzde 79,89 TÜFE yüzde 36,08. Bu ne demek? Maliyet artışı demek. Esin, kükreyin, tehdit edin. Fark etmez. Firmalar maliyet artışını mal ve hizmetlerinin satış fiyatına mutlaka yansıtacaklardır. Enflasyon daha da artacak hiperenflasyon sonucunu doğuracaktır. Farkında mısınız? Alternatif temiz enerji konusunda neredeyse yatırım yapmayan, tarımın ve üretimin devamlılığı için sorumluluk almayan, girdi maliyetlerindeki artışları üstlenmeyen, ciddi indirim sağlamayan, hiçbir önlem almamakta ısrar eden bu iktidarın AKP’nin, enflasyonu bu saatten sonra 2022’de de kontrol etmesi mümkün değildir. Şu an itibariyle iktidarın kur korumalı mevduat, yüksek kur bazlı ihracat artırma, örtülü faiz artışı, TÜİK ısmarlama enflasyon rakamları ile gerçek enflasyonun altında ücret verme yani düşük ücret politikaları aynı anda iflas etmiştir” diye konuştu.
HÜKÜMET ADETA KUMAR OYNUYOR
Usluer sözlerini şu şekilde tamamladı: “Hükümet, uzun vadede ülke ekonomisini çökertecek tehlikeli bir yol seçti, adeta kumar oynuyor. Kısa vadeli politikalarla, önümüzdeki seçimlerde oylarını güvence altına almaya çalışıyor. İhtiyacımız olan, ekonomiyi tekrar rayına oturtacak, bazen çok acı veren tariflerle uzun vadeli ve sürdürülebilir bir stratejinin oluşturulması.
Halkın gündemi belli. Onlar enflasyon demiyor. Onlar hayat pahallığını konuşuyorlar.
İşsizlik, yoksulluk, fakirlik almış başını gidiyor. Isıtmalı koltuklarda oturanlar “gitmemde gitmem” diyor. O zaman bu sorunları çözeceksin. Tarım yani gıda krizini nasıl çözeceksin?
İlaç krizini nasıl engelleyeceksin? Kuraklık, iklim krizi, üretim seferberliği, genç ve kadın işsizliği konusunda ne yapacaksın? Bu sorulara yanıtın yoksa, gideceksin. Yaşamak direnmek,
direniş umuttur. Umudu birlikte büyüteceğiz”