Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu evinin mutafığında çekip yayınladığı videoda şu ifadeleri kullanıyor;
“Derin bir ekonomik krizin içerisindeyiz. Gidiyoruz hep beraber bir kıyamete. Halkımız gerçekte olup biteni tam olarak idrak etmiş değil. Amacım sizlere olup bitenleri anlaşılır bir şekilde anlatabilmek.
Bu topraklar yoksulluğa hiç yabancı değil. Yoksulluk yeni bir şey değil. Bu topraklar ne hükümetler gördü. Kaderimiz hiç değişmedi. Bu topraklarda bir dilim kuru ekmeğin kavgası hiç bitmedi.
İktidar olmak bana yetmiyor. Hayatımın bu aşamasında ardımda bırakacağım mirası düşünüyorum ben geceleri. Bu fukaralığı, bu kuru ekmek kavgasını bitiremiyorsam ne yapayım ben iktidarı falan.
Ben milletimle helalleşme aşamasına geçmiş bir siyasetçiyim. Strateji ile falan işim olmaz. Allah biliyor ya bu ‘modern’ denen çağı hiç sevmedim. Bu çağda öyle bir bencillik seviyesine gelindi ki milyonlarca çocuğumuz derin bir yoksulluk içerisinde yaşıyor. Farkında bile değiliz. Soğuk odalarda uyuyorlar. Aç karnına ders çalışıyorlar. Okula gidemeyenleri de var. Yetersiz beslenme hasta ediyor onları. Biliyor musunuz. Bu çocukların boyları uzamıyor. Kimse duvarlara boylarının ölçüsünü de yazmıyor zaten. Hastalıklar bu çocuklarımızın zihinsel kapasitesini ve fiziksel gelişimlerini yakından etkiliyor. Çocuklarımız hayatları boyunca bu yoksulluğun izlerini taşımak zorunda kalıyorlar.
Bu çocuklara mutlu bir yaşam sürme hakkını tanımak hem iktidarların ahlaki bir yükümlülüğüdür. Hem de ekonomik bir zorunluluktur. Bunu sağlamak Kemal dedelerinin en büyük hedefi olacak. Nefsine yenilen sorumsuz liderlerin ve iktidarların yapamadığını ben yapmak istiyorum. Hayatımın bu aşamasında neyleyim ben sarayları, paraları. Ben nefsimi körelteli çok uzun yıllar oldu. Tek bir muradım var benim. O da milletimin gelecekte bana dua etmesidir.
Türkiye tarihinde ilk defa bir iktidar bile isteye halkımızı daha da fakirleştiriyor. Karnı aç bu çocukların anne ve babalarının emeklerini daha değersizleştirerek, ucuz emek olarak emperyalistlere satacağını açık bir şekilde bağırarak her yerde söylüyor. Fakirliğimizi satmaya hazırlanan bir iktidarla karşı karşıyayız. Emeğimizin değeri ucuzlayacak ki batılının dolarına peşkeş çekilebilsin. Sarayın gelecek için ülkemize artık tek bir vaadi var. O da emekçinin sömürüsü. Sevgili halkım siz çalışacaksınız, batının refahı daha da artacak. Budur vaatleri.
Ben ekonomik büyümeye elbette inanıyorum. Ama benim için eşit bir gelir dağılımı, hakkaniyetsiz ve fakirleştiren bir büyümeden daha önemli. Hedefim yoksulluk oranını çok hızlı bir şekilde azaltmak. Ve sosyal adaleti sağlamak. Ben hem eşitliğin ve daha fazla büyümenin aynı anda mümkün olduğuna inanıyorum. Ben fakir fukaranın iyice fakirleştirilmesi üzerinden ihracatçıların daha fazla dolar kazanmasına katiyen karşıyım.
Ben yoksul kesimlerimizin en azından orta seviyeye taşınmasına gerektiğini düşünüyorum. Ben sosyal demokrat bir partinin sosyal demokrat lideriyim. Ben sosyal devlete inanırım. Ben fakirliği bu topraklardan söküp atarsam halkımın duasını alırım. Bu fakirleştirme kabul edilebilir bir şey değil. Meselemiz oy değil, çocuklarımızdır. Hiçbir çocuğumuz yatağına aç girmemeli. İşte bu yüzden bu organize kötülük ile kavga edeceğiz.”