Batı Avrupa ve ABD'de şu ara bir film var ki konusu itibariyle tekrar gündeme geldi. Trendler arasında. Adı 'Contagion'. Dünyaca ünlü yönetmen Steven Soderbergh'in yönettiği filmin kadrosu yıldızlar geçidi. Matt Damon'dan Gwyneth Paltrow'a, Laurence Fishburne'den Jude Law'a, Marion Cotillard'dan Kate Winslet'a birbirinden bomba isimler 'Contagion' filminde buluşmuş.
Konu da ne? Virüs! Hem de Çin kökenli bir virüs! Filmde bir iş kadınını canlandıran Gwyneth Paltrow, Çin seyahati sırasında öldürücü bir virüse maruz kalıyordu. Ve sonrasında bu virüs hızla başka bölgelerde de yayılıyordu. Salgının Çin'den kapılan bir virüs olmasının haricinde bir de yarasa detayı enteresan elbette. Solunum yolundan vücuda giren virüs, insan bedenini hızlı bir şekilde etkiliyor. Filmde virüsün insanlardaki ölüm oranı yüzde 25. Ama Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı oran çok daha düşük. Sadece yüzde 3.4. Filmin senaristi Scott Z. Burns de filmin izleyiciye göstermek istedikleri fikrin 'toplumun böylesi salgınlara karşı ne kadar savunmasız olduğuydu" diyor.Contagion' filmi, büyük bir tesadüf sonucu şu anda gerçeğe dönüşen bir konuyu tam 9 yıl önce gayet gerçekçi ele almış.
Filmin senaristi bile Corona virüsle filmin senaryosunun örtüşmesini şaşırtıcı bulurken, filmin bir tesadüf olmadığını savunmak pek doğru değil. Ancak Çin ve yarasa detayı oldukça dikkat çekici bir nokta atışı. 'Contagion'la ilgili komplo teorileri de dönüyor bir yandan. Anlayabiliyorum. Corona özellikle Uzakdoğu ve Batı Avrupa'da hayatı felç etmiş durumda. İnsan altında başka bir anlam arıyor. Ancak gerçekçilikten de kopmamak lazım. Korkularımızı komplo teorileriyle daha da perçinlemek gerçekten sağlıklı bir psikoloji mi? Ben emin değilim. (Milliyet)
Güncelleme Tarihi: 21 Mart 2020, 23:44