Tüp mide ameliyatının; midenin belirli hacmi alınarak uygulanan bir küçültme yöntemi olduğunu aktaran Kırdök, “Uzun yıllardır uygulanan bir ameliyat türü olup Obez ya da Morbidobez bireylerin mide hacmini küçülterek zayıflatılmasını ve Obezite'den kaynaklı sağlık sorunlarının giderilmesini amaçlamaktadır” diye konuştu.
Tüp Mide Ameliyatı ile mide hacminin yaklaşık yüzde 80-85 oranında küçültüldüğünü belirten Kırdök, “Operasyon sonrası kişinin iştahı azalmış olur ve kişi kendiliğinden kilo vermeye başlar, açlık hissi olmadan kilo vermeye başlayan bireyler, daha fazla mutluluk ve onlarca başarısız diyet ardından psikolojik bir rahatlama hisseder.” diye konuştu.
Tüp mide ameliyatında kapalı cerrahi yöntemi olarak bilinen laparoskopik yöntem uygulandığını ifade eden Kırdök, şunları söyledi: “Yarım santimetrelik küçük kesilerden uygulanmaktadır. Operasyon sonrasında hastanın hissedeceği ağrı minimum düzeydedir. Tabii hastalar bu yöntemle başarılı bir kozmetik neticeyle karşılaşmaktadırlar. Tüp mide ameliyatında tek kullanımlık hijyenik özel materyaller tercih edilmekte kesinin hemen ardından üzerine dikilmekte bu da iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.”
Op. Dr. Özgür Kırdök, yöntemin avantajlarını şöyle açıkladı: “Ağrı hissi oldukça azdır ve hastanede kalış süresi de kısadır, böylece birey kendisini hasta psikolojisine sokmadan hızlıca normal yaşamına geri dönebilir. Ülser hastalığı gibi obeziteyle orantılı bir çok rahatsızlık gibi en aza indirilmiş olur. Bağırsak bypassından kaçınılan bir yöntem olduğundan bağırsak tıkanıklığı, anemi, kemik erimesi, marjinal ülser ve benzer rahatsızlığın önüne bir nebze daha fazla geçilmiş olunur. Anemisi olan ya da bağırsak bypassının ileri dönem komplikasyonlarından tedirgin olan hastalar için ve de crohn hastalığı olan kişiler ya da bağırsak bypassı için yüksek risk taşıyan hastalar için ideal ve uygun bir seçim olur. Özellikle morbidobez kişilerde laproskopik olarak yapılan müdahale daha az kesi, daha az akciğer problemi , daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme olanağı sağlar.”
Operasyonun ertesi günü gerekli tetkikler yapıldıktan sonra ağızdan sıvı alımına başlandığını, 14 gün boyunca sıvı beslenmenin devam ettiğini ve sonrasında yavaş yavaş yumuşak besinlere geçildiğini, operasyon sonrasında uzman hekim ve diyetisyen tarafından hastalara gerekli bilgiler verilerek takibi yapıldığını dile getiren Op. Dr. Kırdök, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dördüncü hafta sonunda hasta tüm besinleri tüketebilir hale gelir. Genellikle operasyon sonrasında kilonun yüzde 70’lik kısmının verilmesi beklenir. İlk altı ayda hızlı bir kilo kaybı yaşanır ancak sonrasında bu ivme yavaşlayarak devam eder, sağlıklı olan kilo kaybı da budur. Beklenen kilo kaybının bir buçuk yıla yayılması beklenir. Kilo kaybının başarı oranı ise oldukça yüksektir yüzde seksen civarında olduğu bilinmektedir. Geri kalan yüzde yirmilik kısım kilo alabilir ancak operasyon öncesi kilosuna ulaşma ihtimali yüzde bir oranında olacak şekilde azdır.”