Radyospor'a konuşan eski hakem Deniz Ateş Bitnel, “Hakemlerimizin performansları çok yüksek seviyelerde değil. Hakemlerin özgüven problemi yaşadığını düşünüyorum. Kendilerini yönetenlere güvenmiyorlar. Bu durum da maalesef maçlara yansıyor. Hakemler karalarında bir standart yakalanamadığı için de bu sıkıntı giderek artıyor.
VAR uygulaması Türkiye’de uygulanması gerektiği gibi uygulanmıyor. Bu uygulama yüzde yüz olan pozisyonlarda hata yapıldığında devreye girmesi gereken bir uygulama. Ancak ülkemizde gri pozisyonlar dediğimiz pozisyonlar için de devreye girmeye başladı. Bu sebeple de bazı takımların kollandığı, bazı takımların görmezden gelindiği gibi yorumlanmaya başlandı.
Türkiye’de insanlar VAR sistemine hazır değil. Herkes kendi cephesinden bakıp pozisyonları değerlendirdiği için, VAR uygulaması herkes kendince yorumluyor. Bu uygulama teoride çok güzel bir uygulama. Ancak pratikte skandal kararları önleyecek olan bu uygulama bazen yeni skandalların oluşmasına da neden oluyor.
40 bin taraftarın önünde de maç yönettim, 15 bin kişinin önünde de maç yönettim. Toplu şekillerde yapılan tezahüratları hakemleri çok fazla etkilemez. Ancak bireysel anlamda saha dışından gelen bir ses tüm konsantrasyonunuza zarar verebilir. Seyircisiz maçlarda da tribünde olan insanlar genelde yöneticiler oluyor. Bu tarz maçlarda hakemler tüm bağırış çağırışları duyabiliyorlar. Ben de hakemlerin bu durumdan etkilendiğini düşünüyorum. Trabzonspor maçında da bu durumun somut bir örneğini gördük. Hakemin ikinci yarıda yönetim tarzı bence biraz değişti. Ki maçta çıkan penaltı kararı herkes tarafından kabul edilebilecek bir karar değil. Karagümrük - Galatasaray maçında da bence bu durum yaşandı. Bireysel tepkilerden etkilenen hakem arkadaşlar gri pozisyonlarda o bağırış çağırışları yapan yöneticilerin takımının lehine karar verebiliyor. Bu da hakemlerin kriz yönetiminde başarılı olamadıklarını gösteriyor.
Yurtdışında görev yapan hakemlerimiz daha başarılı maçlar yönetiyorlar. Çünkü orada futbolcular futbol oynamaya çalışıyor. Hakem de oynanan futbolu yönetmeye çalışıyor. Ancak ülkemizde durum böyle değil. Bizim ülkemizde bir maçta 25-30 tane faul düdüğü çalınıyor. 90 dakika süre içerisinde 20-25 dakika top oyunda kalmıyor. Her oyun durduğunda oyuncular arasında münakaşa yaşanabiliyor. Hakemlerimiz etliye sütlüye dokunmadan maç yönetmeye çalışıyorlar.
Genç hakemlerin Süper Lig maçlarını yönetmesini takdirle karşılıyorum. Fenerbahçe - Beşiktaş maçına genç bir hakemin atanmasını eleştirdim. Daha 8 maç yönetmiş bir Süper Lig hakeminin böyle bir maça atanması bence büyük bir hataydı. Böyle atamalar diğer tecrübeli hakemleri olumsuz etkileyecektir. Tugay Kaan Numanoğlu derbi maçından sonra sadece 1 maç yönetebildi. Şu an Merkez Hakem Kurulu bir baskı altında. TFF de çıkıp bir açıklama yapıp ‘Merkez Hakem Kurulu’nun arkasındayız’ dedi. Bu açıklamalar ülkemizde pek de iyi olmayan gelişmelerin habercisi olarak yorumlanır. Çok yakın bir zamanda Merkez Hakem Kurulu için sıkıntılı bir süreç başlayabilir.
Mustafa Öğretmenoğlu Covid-19 süreci atlatmış bir hakem. Bu süreci semptomlu bir şekilde atlattı. Bu şekilde bu hastalığı atlatan hakemlerin ciğerleri hasar görebiliyor. Bu sıkıntı da performans düşüklüğüne yol açabiliyor. Beyne giden oksijen miktarı normalden daha az gideceği için, hakem arkadaşlar daha kötü kararlarla maç yönetebilirler. Ortaya standardı olmayan kararlar çıkabilir. Bu durumu yaşayan hakemlerin daha düşük tempolu maçlara verilmesi gerekiyordu.
Hiçbir hakem kalkıp da çocuğuna veya akrabalarına ‘tuttuğunuz takımın formasını giymeyin’ diyemez. Bu durum insan haklarına aykırı bir durum. Benim evladım tuttuğu takımın formasını giyiyor. Dayısı tutkulu bir futbol taraftarı ve ondan çok etkileniyor. Futbolun içinde olan bir insanın bir futbolu takımı tutmaması imkansız. Futbola ilgili duymadım ama futbol hakemi oldum diyen birisi varsa, kesinlikle yalan söylüyordur. Hakemlikte de başarılı olmak önemli. Hakem olan birisi eskiden tuttuğu takımın duygusundan ister istemez uzaklaşır. Bu duygular törpülenir. Bence o hakem tuttuğu takımın alehine karar verir ki, çevresindeki insanlar bu durumla ilgili kendisini eleştirmesin. Bu psikolojik bir durumdur.
Bir maç ile 17 yıllık emeğim çöpe atıldı. O maçta Salih Dursun elime vurup bana o kartı göstermeseydi, ben iddia ediyorum benim hakemliğim devam ediyordu. Salih o hareketi plansız yaptı. O cahilce hareket yüzünden 17 yıllık bir hakemin, dişiyle tırnağıyla geldiği en üst seviyede kariyerini bitirdi. Trabzonspor camiasını arkasına alıp, farkında olmaması, arayıp özür dilememesi beni çok üzdü. Deniz Ateş Bitnel’in, Bülent Yıldırım’ın, Serkan Çınar’ın hakemlikleri bitirilince Türk futbolu düzelmeyecek. Türk futbolunun hakemlerden çok daha büyük problemi var. 18 yıl önce Dünya Kupası'nda üçüncü olan A Milli Takımımız bu sene Uluslar Liginde grup sonuncusu olarak C ligine düştü. Altyapı sorununu konuşmak gerekiyor. Kulüplerin bu borçlara nasıl ulaştığının konuşulması gerekiyor. Kulüp yöneticilerinin har vurup harman savurmasının engellenmesi gerekiyor. Herkes bunları biliyor ama günlük yorumlar nedeniyle ihaleler hep hakemlere yıkılıyor. Çünkü kulüplerin işine gelen bu. Filler tepişiyor, çimenler eziliyor derler ya, Türk futbolunda ezilen hep hakemler oluyor. Keşke böyle olmasa.”