Birazdan okuyacağınız köşe yazısı İstikbal Gazetesi’nde Behçet Albayrak’ın 08.08.2020 tarihinde yazmış olduğu ‘Düzen değişmedikçe, içerik de değişmez” isimli köşe yazısıdır.
"Şuan ki borç olarak nitelendiren meblağların dörtte biri altyapıya harcanmış olsaydı, kaç yetenekli futbolcu çıkardı ortaya? Eskişehirspor’un geleceği transfer yasağının kalkmasına kurtaracaksa; Bunun cezasını Süper lige çıktığımızdan bu yana görev yapan tüm başkanlar ve yöneticiler üstlense iyi olmaz mı mesela? Görürüz Es-Es sevdalarını… Transferde menajerlere yedirdiklerini ödemek de onların boynunun borcu olsun! Doğru olanı da bu değil midir?
Kendi popülaritesinin peşinde koşanlara ve herkesin bildiğini aktararak fikir üretmeden yazılar yazanlar da geçmişte olduğu gibi kıssın sesini… Hele ki yazmakta geç kaldığınız birçok doğru kulübe bu saatten sonra fayda sağlamayacaksa... 4 yıl önce sorgulaması yapılmayan transfer kazıklarının bugünlerde işlemekten daha değerli olan şeyleri yazsanız mesela… Bir kereliğine de olsa tribünlere oynamayı da bırakın. Kimse yemiyor bunları… Artık anlayın!
Önce birilerine efsane dediler… Sonra yaşanan değersizliklere ‘Önce güven’ sloganıyla değer katmaya çalıştılar… Bazı başkanlar ise birilerinin geçmiş alacakları ödeştirme hayaliyle piyon yapıldı en kritik dönemde… Baş tacı yapılan küçük adamların büyük bedeller ödettiği bir kulübün düştüğü hazin durumdur bu... Zaten haksızlıkların itibar gördüğü bir futbol düzeni değil midir Eskişehirspor’u bu hale getiren? Zamanında yapılmayan sorgulamalar, inandırıcılığı kalmadığı için bugün hükümsüz değil midir? Tam da bu noktada Eskişehirspor’u neredeyse yok etme noktasına getirenleri alkışlayanlar utansın!
Hala “Antalya’da Süper Lig’e çıksaydık bu hallere düşülmezdi" diyenlerin trajikomik halleri de cabası… Kurtuluşu lig atlamakta görmek hala meseleyi kavrayamamaktır. Kimse de demiyor ki, “Ya arkadaş! Bu borçlar zaten o adına süper denilen ligde kulübün sırtına yük edildi” Bu düşünceye alet olanlar şunu anlamalıdır. Asıl amaç Eskişehirspor’un borçlarının kapanmasını değil, müptelası olunan paranın döngüsünü sağlamaktır… Buradan da bize kalan “Külleri çoğaltmakla yangın sönmez”
Siz benim yazdıklarıma bakmayın. Umarım vicdanınız ve adaletiniz tasarrufunuzdadır.. Yorumculuğun ve vicdanın kaybolduğu karanlık bir ormandır futbolumuz. Bazı günahları ne teneşir paklar, ne paranın sihri!
Şimdi bakıyorum da şu durumdan bile kendi egolarını okşayanlar. Sosyal medyada ki sözde büyük düşünürler. Geçmişte tek kelam edemeyip, bugün uçak düştükten sonra kara kutuluğa soyunanlar. Sorsanız Eskişehirspor olunca onlar için gerisi teferruattır!
Balık hafızalı değiliz çok şükür… Geçmiş zamanlarda yaşananlar, bir film şeridi gibi aklımızda. O yüzden eskiden her şey olan şimdi hiçbir şeydir! Çıkarcı ve menfaatçilerin kazandığı bu düzen Eskişehirspor’un sorunu değil! Düzeni bozan paranın sorunudur… Ama ne acıdır ki, kaybettiklerimizi dahi arayamıyoruz artık.
Eskişehirspor sevdasının kör ettiği gerçek taraftarın gözlerini açabilecek kadar etkili olamadık bizlerde. Küfüler yedik, sevimsiz gösterildik. Buda bizim ayıbımız olsun. Ama şunu gördük hepimiz… Bu şehirde hasıraltı edilen gerçekler, yaşayan hayallerden daha az değer gördüğü için bilançomuz da ortada!
Şimdi kimse hikaye anlatmasın. Spor gazeteciliğinin bağımsızlığı Halil Ünal-Mesut Hoşcan seçim süreçlerinde paralandı. Seçim bürolarında gezenlerle ve teknik direktörlerin yatak odalarını sorgulayan gazeteci modelleriyle, Eskişehir gazetecilikte çağ atlatıldı! Özellikle Hoşcan döneminde sporla alakası olmayan yazı işleri müdürleri yapılacak basın açıklamalarının dizaynını yaptı. O yüzden içki masaları ve yöneticilerle iç içe münasebetler alın terinin önüne geçti. Doğrular dahi menfaate göre işlendi. Parayı götürme sanatıyla, Eskişehirspor nasıl sevilir, bu meslekte bazılarında vücut buldu! Ruhlar resmen paraya satıldı. Anlayacağınız tetikçi gazetecilik aldı başını gitti. Kimlerin tetikçi olduğunu öğrenmek için, gazete sayfalarını karıştırmak yeterlidir. Zaman tünelinde tasmalar da duruyor.
Bir gerçek daha var. Ortada bir maddi bir sıkıntı varsa, temelinde gerçekler de var. Halil Ünal’ın da zamanında yaptığı yanlışlarına "sadece Eskişehirspor sevgisiyle bakmak" taraftarlığın görmeyen yanıdır. Bazı sorulara cevap verememek, sorunlara yenilmektir. Ve meselenin öznesi Eskişehirspor’dur. Halil Ünal değil.
Eskişehirspor’un buradan çıkmasını mucize olmasını bağlamalarını anlayabiliyorum. Ama gerçek mucize nedir biliyor musunuz? Şu dönemde asgari ücreti dahi alamayarak ev kirasını ödeyip, çocuklarına bakarak, onurla ayakta kalabilmektir. Hatta bunun üzerine gönül verdiği kulübüne cebinden vererek koşabilmektir. Şuan tekrar bir şansımız varken, artık şehrin önde gelenleri bıraksın geçmişin hesaplarını Bunca yıl kimlerin kulüp içinde at koşturmasına göz yumduklarını da biliyoruz. Şimdi siyasi mesele için değil… Şimdi kendi küskünlük vakti hiç değil! Şimdi herhangi bir beklenti için değil… Sadece Eskişehirspor için sahip çıkmalısınız…
Ve son olarak… Bizim saflarımız bellidir. Sapına kadar adalet… Hiçbir şahsı ayırmadan adalet… Ve sapına kadar Eskişehirspor menfaatleri… Eskişehirspor düşerse batar, kulüp bilmem kaç yıl geriye gider naraları atanlar Eskişehirspor’u kaç yıl ileriye taşıdılar? Önce bunu sorgulasınlar… Çünkü bu aşk hiçbir şeye benzemez. Düşmek de kalmak da bu sevdaya dahildir. Asıl önemli olan ise samimiyettir.
NOT: Bu yazı geçmiş köşe yazılardan kesit kesit harmanlanarak yazılmıştır. Düzende değişen bir şey olmadığı için yazıların içeriklerinin de değişmesine gerek duyulmamıştır...”