Olay, 11 Ekim tarihinde merkez Odunpazarı ilçesi Akarbaşı Mahallesi Atatürk Bulvarı üzerinde meydana gelmişti. 25 yıllık kocasından yaklaşık 6 ay önce boşanan Ayşe Tuba Arslan (45), mesai bitiminde evine dönmek için dolmuşa bindi. Bu esnada eski eşini dolmuştan indiği yerde bekleyen Yalçın Ö. (52), yanında taşıdığı satırla Arslan’a Atatürk Bulvarı üzerinde yürüdüğü esnada saldırdı. 45 yaşındaki kadın, kafatası ve yüzünden ağır yaralanmasının ardından tedavi gördüğü Beyin Cerrahi Yoğun Bakım Servisinde sabah saatlerinde 44 günlük mücadelenin ardından hayatını kaybetti. Acılı aile ve yakınları gözyaşları içinde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi morgunun önünde kızlarının cenazesini bekledi.
“Pusuya yatmış, arkasından satırla saldırıp kafasını ikiye bölmüş”
Ayakta güçlükle duran 69 yaşındaki acılı baba Serdar Arslan, “Sözün bittiği yerdeyiz. Yavrum 45 gün dayanabildi. Zaten bunu planlamışlar. Babası, ağabeyi bunu planlamışlar. Bir gün önce kızımın önünü arabayla çevirmişler. Kızım arkadaşıyla birlikte gelirken, kızıma laf atmışlar, 'Sizi öldüreceğiz' demişler. Kızımı değişik arabalarla her gün takip ediyormuş. Cuma günü işten çıkıp, yavrum dolmuştan inince oraya pusuya yatmış, arkasından satırla saldırıp kafasını ikiye bölmüş. Elini kafasına tutmuş yavrum, böyle düşmüş yere. Ondan sonra yüzüne vurmuş. Ellerini kaldırmış, ellerini doğramış. Babası, ağabeyi, büyük oğlundan, hepsinden şikayetçiyim. Bunların hepsi kızımın katili. 15 sene kızımın dosyası vardı. Hepsinde takipsizlik kararı oldu. Benim 4-5 tane dosyam var. Hakaret, şikayet ediyor, öldüreceğiz, pompalı tüfekle öldüreceğiz diye bana söyledi. İnanmazlarsa telefon kayıtlarına baksınlar. Ben şikayetçi oluyorum, karakola gidiyor, ‘Ben böyle bir şey yapmadım’ diyor. Şahit olmayınca, savcı takipsizlik kararı veriyor. En sonu da bu, elimde takipsizlik kararı var” şeklinde konuştu.
Baba Arslan, “Ben bir kelime söyledim, savcılık benim için yakalama kararı çıkarttı. Hakimin karşısına çıkana kadar polis başımdan ayrılmadı, kimliğimi vermedi. Ama kızım satırla doğranana kadar hiçbir şey yapmadılar. Benim canım yandı, kızımın canını yakanların Allah belasını versin. Benden beter canları yansın. Başka bir şey demiyorum. Ben hastayım, zaten zor yürüyorum. Bu kadar kin niye, bu kadar kin olur mu? Bir insana bu kadar kıyılır mı? Düşene vurulur mu? Savaşta dahi olsan düşene vurulmaz. Bu ne kin. Ayda 200-300 tane kadın ölüyor. Bunlar can, bunlar ana. Bugün benim kızım, yarın öbürünün kızı. Bu millete ne oldu? Benim canım yandı başkasının canı yanmasın” şeklinde konuştu.
“Hayvana bile bu satır kalkmaz, böyle bir cinayet görülmemiştir”
Ayşe Tuba Arslan’ın dayısı Geylan Geçkin ise, “45 gün oldu. Başta sağlık durumu iyiydi. Sağlık durumunda herhangi bir şey yoktu. Şahsın en azından bu uzaklaştırma tedbiri alındığı zaman kısa bir dönemlik, bunlar yasada gayet açıktır 3 gün, 15 gün ve daha uzun zamanlı cezalar veriliyor. İlk etapta bu ceza verilmedi buna, verilmesi lazımdı. Affedersiniz hayvana bile bu satır kalkmaz. Böyle bir cinayet yok, böyle bir cinayet görülmemiştir. Böyle bir vahşilik görülmemiştir. Ama şahsın geninde olan bir şey” dedi.
“Sabaha karşı ölüm haberini aldık”
Dayı Geçkin, Arslan’ın ölüm haberini sabah aldıklarını belirterek, “Birinci ameliyatta durumu iyiydi. Ama ödem oluştuğu için ikinci ameliyata alındı. Biz şahsen doktoruyla konuştuk Perşembe günü. Ama yapılabilecek her şeyi yaptı doktorlar. Sabaha karşı ölüm haberini aldık” dedi.
44 günlük yaşam savaşını kaybeden Ayşe Tuba Arslan’ın cenazesinin yarın toprağa verileceği öğrenildi.