YouTube'daki kanalında çektiği videoları yayınlayan Ali Abdülselam Yılmaz'ın, Liverpool ile Chelsea arasında Vodafone Park'ta oynanan UEFA Süper Kupa maçında, ilgi çekmek için sahaya atlaması kamuoyunda tepki çekti.
YouTube'daki kanalında videolar çeken "Fester Abdü" adıyla da bilinen Yılmaz'ın uluslararası bir futbol organizasyonunda sahaya girmesinin Türkiye'nin imajını zedelediğini Baktur, "Dijital platformlar özgür ama bunlar için devasa organizasyonları tehlikeye atmak, ülkeyi böyle risk altına sokmak, imajını zedelemek bir video için nelerin yapılabileceğini gösteriyor. Bir video uğruna her şeyi feda edebilecek konuma sürüklenen YouTuber kitlesi, bu işi kontrol edilemez bir hale getirdi. Bu kitlenin en büyük sorunu tık uğruna, abone uğruna her şeyini düşünmeden feda edebilmesinden kaynaklanıyor." diye konuştu.
Y kuşağının dijital medyada yaptıklarını aksiyonlu bir iş olarak gördüğünü ama gerçekte bunların suç olduğunu belirten Baktur, dijital medyanın içinde doğan nesillerin bu tip olayları olağan algıladığını ve bu durumu bir sıkıntı olarak görmediklerini kaydetti.
Gençlerin idealleri için değil de YouTuber olmak için uğraştığını ifade eden Baktur, bu konuda ailelere büyük görevler düştüğünü ve ailelerin çocuklarını bilinçlendirmesi gerektiğini vurguladı.
YouTuber Yılmaz'ın sahaya atlamasından sonra sosyal medyada başlatılan "abonelikten çık" kampanyasını olumlu bulduğunu ifade eden Baktur, şöyle konuştu:
"Ülkemize karşı veya ülkemiz içerisinde yapılan olaylara karşı sosyal medya üzerinden hızlıca aksiyon gösterebiliyoruz. Bunlardan birisi de halk nezdinde yürütülen kanala karşı 'abonelikten çıkma' kampanyasıdır. İnsanlar artık 'banane' demiyor ve tepkilerini gösteriyor. Bu durum dünyanın çeşitli ülkelerinde de var. Sosyal medya, birini sevdiği gibi cezasını da veriyor. Şu anda kanalda 100 binin üzerinde düşme yaşandı ve abone sayısının daha da düşeceğine inanıyorum. Tık uğruna, beğeni uğruna ülkemizi zedelemeye çalışanlara sosyal medya kullanıcıları en iyi yanıtı hızlıca veriyor."
"Çok bencilce girişimlerde bulunabiliyorlar"
Ruh Sağlığı Derneği Başkanı, Psikoloji Kariyer İstihdam Merkezi (KİM) Kurucusu ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ömer Akgül de kişilerin var olma mücadelesi olduğunu, herkesin var oluşunu bir şekilde anlamlandırmaya, kendi varlığına şahitler bulmaya çalıştığını ifade etti.
"Düşünüyorum o halde varım." sözüne atıfta bulunan Akgül, sözlerine şöyle devam etti:
"Ben bir şey üretiyorum o halde varım, bir şey tüketiyorum o halde varım. Kendimi gösteriyorum, kendimi izletiyorum, takipçi sayımı arttırıyorum, bunlar benim varlığıma şahit olan deliller. Bunların şahitliğinden ben var oluyorum, bu varlık beni ben yapıyor gibi işin arka planı da olabiliyor. İnsanların var olma mücadelesini, bunun üzerinden sürdürdüğünü düşünebiliriz. Eğer şahidiniz ve tanığınız varsa, evet siz varsınız.
Mimar Sinan, Selimiye ve Süleymaniye'yi inşa ederek o eserleri var etmiş, o eserler de Sinan'ı mimar etmiş. Bu adamlar da böyle bir şey ortaya koyamadıkları için, ellerinde de bu tür yayın imkanı da olduğu için bazen sonuçlarını, kimlere nasıl zarar vereceğini düşünmeden çok bencilce girişimlerde bulunabiliyorlar."
Liverpool-Chelsea maçında yaşanan hadisenin de bunlardan biri olduğunu dile getiren Akgül, "Ülkenin imajını, maçın sağlığını, izleyicilerin tepkilerini göz önünde bulundurmuyor. Sadece 'Benim izleyicim artsın.' Yani Makyavelist bir yaklaşım, başkasını düşünmeden kendi karını düşünen bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu kişiler sahaya atlayarak veya başka bir şey yaparak izleyicilerle kendi varlıklarını oluşturma hevesinde oluyorlar. Buradan bir gelir ve tanınırlık elde ediyorlar, anlatacak bir hikaye oluşturuyorlar. İşin en kötüsü, bundan sonraki süreçte bu tür şeyler popüler hale geldiği zaman, insanlar sıradan olanı değil, sıra dışı olanı izlemeyi tercih edecekler. Hatta bazen kanun dışı, insan hayatına tehlike oluşturacak riskli videoların çekimi söz konusu oluyor." diye konuştu.
"Sıra dışı içerikleri izledikçe, onları motive ediyoruz"
Vatandaşların sorumluluğunun yasal, hukuki ve insani içerikleri izlemek olduğunu belirten Akgül, "Maalesef sıra dışı içerikleri izledikçe, bu kişiler ön plana çıktıkça onları motive ediyoruz. Bir sonrakine daha çılgın bir şey, bir sonrakine daha çılgın... Çıldıra, çıldıra insanlığa, topluma zarar verecek davranışlar sergilemenin daha popüler olduğunu görüyorlar. Bu da insan hayatının riske atılmasına kadar gidebiliyor. Çok tehlikeli bir durum." ifadelerini kullandı.
Bu insanların belirli bir ölçüden sonrasının sağlıksız olduğunu vurgulayan Akgül, "Hayatta tutunacağı, hayatı anlamlandıracağı başka bir şey yoksa, hayata sadece bu çerçeveden bakıyorsa, bu doğru değil." dedi.
Youtuber'ların normalde elde edemeyecekleri gelirleri, Youtube kanalları üzerinden elde ettiğini ifade eden Akgül, "Birçok maddi kazanımları var ama bu kazanımların arttırılması için yeni, değişik ve sıra dışı içerikler üretmeleri gerektiğinde de bunu yapmaktan hiç geri durmuyorlar. Bazen acımasız, insani olmayan, gayriresmi içerikleri de üretip insanlarla paylaşabiliyorlar. Çünkü o ilgi görüyor. Bizim vatandaş olarak bu tür içerikleri izlemeyerek, bunları eleyip, insani ve normal içerikler üretmelerini sağlamalarını kolaylaştırmamız lazım." değerlendirmesini yaptı.
"Pedagojik İçerik Editörlüğü Sertifika Programı açtık"
Güzel içerik üretilir ve güzel şekilde sunulursa, insanların ruh sağlığının bozulmayacağını belirten Akgül, şunları kaydetti:
"Kurumsal kanalların yaptığı yayınlar daha sağlıklı içerikler elde etmemizi sağlıyor. Öbür türlü herkes kendi kafasına göre en çok hangisi reyting alacaksa onu üretmeye çalışıyor. Burada da sağlıksız konular veya çocuk gelişimine uygun olmayan konular tercih edilebiliyor. Kurumsal içerik üreten yerler de pedagojik içerik editörleri bulunduruyorlar. Biz de Ruh Sağlığı Derneği olarak Pedagojik İçerik Editörlüğü Sertifika Programı açtık. Bir kurumun çocuklar için yayınlayacağı içeriği, ruh sağlığı uzmanının denetlemesini istiyoruz ki 'Bu, çocuk ve aile ruh sağlığı gelişimi açısından sakıncalı bir içerik değildir. Bunu kanalınızda yayınlayabilirsiniz.' diyoruz. Aksi taktirde herkes kendi kanalını kurup, reyting alacak içerikler üretiyor maalesef."
"İçerik sağlayıcılar, içeriklerin hukuki olup olmamasından sorumlu"
Bilişim Hukuku Derneği Başkanı Avukat Kürşat Ergün de Youtuberların 5651 numaralı yasaya göre içerik sağlayıcı durumunda olduğunu, bu içerikler kendilerince ne kadar ilginç ve dikkat çekici olursa izlenme, takip edilme ve tıklanma oranlarının da o kadar arttığını söyledi.
Dolayısıyla Youtuberların buna bağlı olarak kazançlarının da bir hayli fazla olduğuna değinen Ergün, "Bunu da sağlamak amacıyla özellikle Youtuberlar arasında sıkı bir rekabet var. Daha farklı daha ilginç ne yapabiliriz gibi bir takım arayışlar içerisine giriyorlar. Tıklanma oranlarının ötesinde, onları ayakta tutan ve ciddi paralar kazandıran sponsorluk ve reklam mekanizması var. Değişik firmalar ve markalar ürünlerini pazarlayabilmek amacıyla Youtuberları kullanıyorlar." dedi.
Hukuken bakıldığında, içerik sağlayıcıların, sağladıkları içeriklerin hukuki olup olmamasından sorumlu olduklarını, içeriklerin kanunlara ne kadar uygun olup olmadığı noktasında herhangi bir soruşturmaya tabii tutulabildiğini ifade eden Ergün, sözlerine şöyle devam etti:
"Maçtaki olay üzerinden bakarsak, evet ortada bir suç var. Bunun üzerinden de bir reklam sağlama, rant elde etme gibi bir durum söz konusu. Burada önemli olan husus şu; Youtuberları düzenleyici bir mekanizma yok. RTÜK'ün son internet içerikleri ile ilgili bir düzenlemesi var. Youtube bunun içine girmiyor. Öyle olduğu içindir ki kötü niyetli veya bundan değişik şekillerde menfaat elde etmeye çalışan, özellikle 8-16 yaş seviyesine hitap eden Youtuberlar, bu kitleleri kendilerine çekebilmek adına suç da dahil olmak üzere birçok unsuru kullanmaktadır."
"Para kazanmak adına tüm etik değerler gözardı ediliyor"
Para kazanmak adına tüm etik, ahlaki ve hukuki değerlerin bazı Youtuberlar tarafından gözardı edildiğini belirten Ergün, "Ne yazık ki herhangi bir eğitim almamış, yetiştirilmemiş, neyi ne şekilde paylaşması gerektiğini bilmeyen kişiler tarafından bu içerikler oluşturuluyor." dedi.
Türk Ceza Kanunu kapsamında suç sayabilecek birçok şeyin Youtube'un kendi ilke ve kurulları açısından suç sayılamayabildiğini vurgulayan Ergün, "Dolayısıyla bu yayınlar hızlı bir şekilde dolaşıma sokulabiliyor. Bunlarla ilgili ne kadar yasal düzenleme yapılabilir bilemiyorum ama suç içeriği olduğu andan itibaren, bu suç içeriğine destek sağlayan sponsorlar da dahil olmak üzere, bu içeriği oluşturan kendisine de Youtuber ismi verilen kişilerin adli soruşturmalara tabi tutulması, haklarında cumhuriyet savcılarınca işlem başlatılması, suç içerikli metaryallerin yayılmasının engellenmesi gerekiyor." diye konuştu.
"Devletin bu Youtuberları eğitime tabi tutması şart"
İnsanların tepki göstermelerine rağmen bu tür içerikleri izlediğine dikkati çeken Ergün, "Bu içeriklerin izlenmesi, hatta nefret duyularak izlenmesi bile bu içerikleri sağlayanlar açısından para kaynağı. Dolayısıyla bu sistemin ortadan kaldırılabilmesi için devletin bu Youtuberları belli etik, ahlaki ve yasal düzenlemelerle alakalı bir eğitime tabi tutması şart. Aksi halde özellikle küçük çocuklar hedef olmak üzere. Bu içerikleri izleyen, bunlardan etkilenen ve her geçen gün daha farklı içerikler üretme derdine düşen insanlar var." dedi.
Vergi sorunu
En ufak bir kamu çalışanından, işçiden bile vergi alan bir devlet yapısı varken, internet üzerinden çok ciddi paralar kazanan, devlete bir kuruş vergi ödemeyen bu kitlenin varlığına dikkati çeken Ergün, şunları kaydetti:
"Buradaki sıkıntı Youtube'ın Türkiye'yi vergisel anlamda muhatap kabul edip etmediği hususu. Youtube üzerinden yayınlar gerçekleştiği için bunların para dağıtımı da Youtube tarafından yapılıyor. Hal böyle olduğu için bunların gelirlerini tespit etme noktasında da bir takım aksaklıklar var. Evet tıklanma oranları önemli ama Türkiye'de faaliyet gösteren ticaret firmalarının ürünleri bu kişiler tarafından pazarlanıyor. Hiç olmazsa bu firmalarla alakalı bir takım düzenlemelere gidilip, bunların vergilendirilmesi veya gelirlerinin belli kademelerde netleştirilmesi çok önem taşımakta.
Aksi halde farklı içerik oluşturacağız derdiyle radikalleşip ya da çok daha farklı şeyleri ortaya koymaya çalışıp, kendileri de dahil olmak üzere kendi kitlelerinde olan, özellikle internet üzerinde güvenliksiz ve korumasız olan çocukları tesir ve etki altına alabilecek bu tür yaptırımların düzenlenmesi çok zor gözüküyor. Dolayısıyla bununla ilgili bir çalışma grubu oluşturulup, gerekirse youtuberları bir araya getirebilecek organizasyonlar düzenleyip devlet etiği, hukuk kuralları çerçevesinde ne şekilde davranmaları, içerik üretmeleri, kazançlarının ne şekilde yansıtılması gerektiğine dair çalışma yapılacak olursa, belli düzen dahilinde olur diye düşünüyorum."