Şehitlerin annelerine, eşlerine ve çocuklarına sevgi ve saygılarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehit annelerinin röportajlarının yer aldığı kısa filme değinerek, "Az önce ekranda, perdede onların o duygu dolu tespitlerini, ifadelerini dinledik, izledik. Ne mübarek anneler ve ne güzel ifadeler..." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Hep beraber ayağa kalkıyor muyuz? Annelerimizi şehitlerimizi hayırla yad ediyor muyuz? Ülkemizin ve dünyanın tüm kadınlarının 8 Mart dünya kadın günün tebrik ediyorum. Şehitlerimizin annelerine, eşlerine, çocuklarına saygılarını sunuyorum. Bizim inancımızda şehit annesi eşi ve çocuğu olmak da özel bir statüdür. Bize düşen de devlet olarak şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetlerine en iyi şekilde sahip çıkmaktır.
Toprak şehit kanlarıyla yoğrulduğu aman onun adı vatandır. Şehitler tepesini bekleyen kahramanlarımız var oldukça bu ülkede bayrağımızı indirmeye ezanlarımızı susturmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Her 8 martta olduğu gibi bugün de Türkiye ve dünyada kadın meselesi enine boyuna konuşulacak.
İnsanlığın yarısı erkek yarısı kadındır. Bunlardan hangisini çıkartırsanız çıkartın geriye insanlıktan eser kalmaz.
Tüm kadınlarımıza göstereceğimiz saygı aslında tüm insanlık içindir. Erkek olarak ne bekliyorsak kadınlar için de aynı duygular içinde olmamız gerekiyor.
Kadını insan değil meta olarak gören zulmeden hiçbir toplumun geleceği aydınlık olamaz. Bizim inancımız ve kültürümüzde böyle bir ayrımcılık yoktur.
Temel haklar dışında insanların tamamını tornadan çıkmış gibi tek bir ölçüyle değerlendirmek eşitlikçi değil zorba sapkın bir yaklaşım olur.
İnsanın maalesef zalim bir tarafı olduğunu kabul etmek gerekir. Bugün de insanın insana yaptığı ve tasvibi mümkün olmayan zulümlere şahit oluyoruz.
Her krizin en ağır faturasını çocuklarla beraber kadınlar ödüyor. İnsanlık buna karşı sessiz kalıyor. Avrupa’ya gitmek için sınıra yığılan mülteciler arasında en çok sıkıntıyı kadınlar ve çocuklar çekiyor.
Yunan askerleri o botları şişleyerek egenin dalgalarına onları bırakırken anneler ve çocukları ölüm kalım mücadelesi orada vermiyor mu?
Batının bütün bunlar karşısında yüreği yanıyor mu hayır. Sesi çıkıyor mu hayır.
Bu tablo karşısında kalbi titremeyenin insanlığından şüphe etmek gerekir. Ben şüphe ediyorum.
Suriye’de 9 yıldır süren insani krizde hayatını kaybeden 1 milyon insandan önemli bir bölümü kadın ve çocuk olduğu halde maalesef hiçbir ülkenin bu konuda hassasiyeti yok. Sadece laf laf laf…
O 3-5 yaşındaki yavruları görüyorsunuz değil mi. Yunanistan sınırına giderken o tarla içinde düşe kalka o yavrunun nasıl sınıra doğru yürüdüğünü herhalde izlemişsinizdir.
Torunuma da onu gösterdim. “Senin gibi düşüyor kalkıyor. Neden biliyor musun o kötü amcalardan kurtulmak için” dedim.
Ortada böyle bir zulüm var. O da bana soruyor “onlar kötü amcalar mı?” Evet kötü amcalar.
İnanın ellerinden gelse onları bile süngülerler. Bunlarda vicdan yok insanlıktan nasibini almak yok.
Ey Yunanistan bu insanlar sende kalmayacak. Sende gelip geçecek Avrupa’nın bir başka ülkesine gidecek.
Biz size dedik. Böyle giderse kapıları açacağız. Siz inanmadınız.
Ey Yunanistan sana sesleniyorum sen de kapılarını aç, bu yükten kurtul. Ki açtılar... Gitsinler Avrupa’nın diğer ülkelerine.
Şimdi kapımıza dayanmış 1,5 milyon var. Ama hamdolsun geçici olsa da bir ateşkes imzaladık. Temenni ediyorum bu burada kalır.
Vicdanları nasır tutmuş bir dünyanın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlaması tam bir riyakarlıktır.
Biz şu anda hakla beraberiz batıl ile değil. Bunu bir defa iyi ayırt etmemiz lazım.
Ne zaman ki 8 Mart’ı belirli bir kesimin değil tüm kadınların meselelerinin konuşulduğu bir tarih haline getirirsek işte o zaman gerçek kadınlar gününe kavuşmuş olacağız.
Aile yapımıza yönelik en büyük tehditlerden biri olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddetin engellenmesi için etkin tedbirler aldık. Buna yönelik daha fazla adım atacağız. Tüm mevzuatımızda kadınların haklarını korumaya, ayrımcı uygulamaları ortadan kaldırmaya yönelik çok ciddi düzenlemeler yaptık.
Kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 27,9'dan yüzde 34,9'a toplam istihdamdaki kadın oranı yüzde 25,3'ten yüzde 28,8'e yükselmiştir. İnşallah milletimizi kadınıyla erkeğiyle bir bütün olarak 'Büyük ve Güçlü Türkiye' hedefimize ulaştıracağız.
Küresel düzeyde olduğu gibi bölgemizde de tarihi bir dönüşüm yaşanıyor. Suriye’de 9 yıldır yaşanan insani krizde yükün çok büyük bölümünü tek başımıza üstlenmek zorunda kaldık.
Şimdi yarın Belçika’da AB’nin yetkilileriyle bir toplantım var. Orada da bu konuları ele alacağız. Temenni ederim ki daha farklı neticeler alarak döneriz. Derdimiz üzüntü ve iyi niyet beyanları dışında kayda değer bir görüntüyü yakalamak.
Biz yükümlülüklerimizi yerine getirdik. AB ise taahhütlerini yerine getirmiştir. Şimdi bu yeni ekiple görüşüyoruz inşallah farklı neticeler elde ederiz.
Ülkemizdeki yabancılara gitmek istedikleri yerlere gidebilme imkanını sağladık. Yunanistan’ın insanlık dışı eylemlerine karşı kimse sesini çıkartmıyor tam tersine destekliyorlar.
Türkiye olarak bu vahşeti tüm uluslararası platformlarda gündeme getirmeye ve mazlumlarını hakkını savunmaya devam edeceğiz.
Sınırlarımıza yaklaşan 1,5 milyon ve geride bekleyen 2,5 milyon sivil nedeniyle yeni bir yükle karşı karşıya geldik.
İdlib’de daha aktif bir pozisyon almak zorunda kaldık. Diplomatik çözüm arayışlarımızı da hızlandırdık. Türkiye’nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak etmek gibi bir amacı asla olmamıştır.
Eğer rejimin amacı topraklarını kurtarmak olsaydı önce asıl tehdide, ülkenin doğusundaki terör oluşumuna, karşı harekete geçti. Maalesef rejim bunu yerine kendi halkının katletme yoluna gitti.
İdlib’de operasyon sürdürdüğümüz 1 ay içinde toplam 59 şehit verdik. Buna karşı rejimini 3400 unsurunu etkisiz hale getirdik. Ayıca rejimin 3 uçağını, 8 helikopterini 256 tankını, 8 hava savunma sistemini, 99 askeri aracını 2 havaalanını da imha ettik.
Bizim tek gayemiz İdlib’deki insani krizi en hızlı şekilde çözüme kavuşturmaktır. Rusya ile vardığımız uzlaşmanın gerisinde işte böyle bir arka plan vardır.
Türkiye Suriye’deki insani krizi çözümü konusundaki gayretlerini daha ısrarcı ve çok yünlü şekilde sürdürecektir.
Bahar Kalkanı harekatında sözlerin tutulmaması halinde buraları kendi yöntemimizle temizleme hakkımızı saklı tutuyoruz.