Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 4 bin 250 liralık net asgari ücreti hükümetin seçim yatırımı olarak görüp görmediğinin sorulması üzerine, “Bu artışın neresi bir seçim yatırımı ki? Yılbaşında aldığı asgari ücret daha değerliydi. Şimdi aldığı asgari ücret daha az. Yılbaşında 384 dolar alıyordu, şimdi asgari ücretlinin aldığı rakam daha düşük bir rakam” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu ziyaret etti. SP Genel Merkezi’nde bir araya gelen iki lider, 2 saat süren heyetler arası ve baş başa görüşmenin ardından basın açıklaması yapmak üzere kameraların önüne geçti. Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu, var olan sorunların çözümleri konusunda düşüncelerini birbirleri ile paylaştıklarını dile getirerek, “Bu görüşmelerin belirli aralıklarla olması her zaman faydalı oluyor. Toplumun her kesimi ile bu görüşmelerin yapılması lazım. Ülkemizde hem istikrarın sağlanması hem de hoşgörünün hakim olması için ülkenin problemlerinin çözülmesinde siyasi partiler elbette farklı kanaatlere sahip olacaklar. Ancak bu kanaatler iktidar olduklarında düşünülen şeyi gerçekleştirilebilecek. Onun için de bugünlerde bu istişareleri hepimiz önemsiyoruz” dedi.
“Eğer Erdoğan dolarla kimler aylık alıyor diyorsa listeyi yayınlayabiliriz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun “384 doların karşılığı olan Türk lirasını versinler” ifadesine karşı verdiği “Türk lirasının olduğu bu ülkede dolarla mı bu insanları çalıştırıyordunuz? Bizim paramız Türk lirasıdır. Türk lirasını yedirmeyeceğiz” cevabını değerlendiren Karamollaoğlu, “'Aylıkları dolarla alıyorlar mı?' orası ayrı bir şey ama aylıkları dolarla alanlar var. Eğer Erdoğan dolarla kimler aylık alıyor diyorsa listeyi de yayınlayabiliriz. Herhangi bir sıkıntı yok orada. Türkiye İstatistik Kurumu’na yaptığım ziyaretin etkileri görünüyor. Asgari ücret olarak verilen rakam eğer yılbaşını alır ve dolar kurundaki yükselmeyi görürsek aslında düşük. O tarihte 384 dolardı yılbaşında. 384 dolar net gelir elde ediyordu bir asgari ücretli. Eğer aynı kur 15 lira üzerinden esas alınırsa 5 bin 760 lira olması lazım. 4 bin 250 lira net oldu. 4 bin 250 lirayı da yadırgamıyoruz. Eğer enflasyonu ve fiyat artışını kontrol ederlerse 4 bin 250 lirayı en azından asgari ücretli kardeşlerimiz biraz nefes alarak sürdürebilirler. Bu enflasyonun kontrol edilip edilmemesinde yatıyor” diye konuştu.
“Önümüzdeki yaz bir gıda krizi ile Türkiye karşı karşıya kalırsa hiç kimsenin şaşırmaması lazım, biz uyarıyoruz”
Kılıçdaroğlu ise, bir basın mensubunun bir AK Parti milletvekilinin “Ekonomik sıkıntı var ama bu bizim yönetimimizden kaynaklı değil” sözlerini hatırlatması üzerine, “Ekonomik sıkıntı var, yönetimimizden kaynaklanmıyor diye bir açıklama. Ülkeyi kim yönetiyor o zaman. Onu sormak lazım. Bu yanıtı veren kişi Erdoğan’ı yok sayıyor. O yönetmiyor, başka birisi yönetiyor algısını mı pekiştirmek istiyor? Yani Erdoğan’ın hiçbir kabahati, hiçbir günahı yoktur mu diyor. İşin özü şu. Türkiye iyi yönetilmiyor. Türk lirası pul oldu. İşin özü, işsizlik var. İşin özü şu, Türkiye’de ciddi ekonomik sorunlar var. İşin özü şu, bu sorunların ivedilikle çözülmesi lazım. Eğer sorunlar böyle devam ederse ileride çok daha büyük sorunlar var. Önümüzdeki yaz bir gıda krizi ile Türkiye karşı karşıya kalırsa hiç kimsenin şaşırmaması lazım. Biz uyarıyoruz. Biz bu günden söylüyoruz. Nelerin yapılması gerektiğini söylüyoruz. Yani kuru kuru bir eleştiri değil, eleştiri yapıyoruz ama nasıl çözülmesi gerektiğini de söylüyoruz. Asgari ücret üzerinden gelir vergisinin alınmaması lazım. Adı zaten asgari ücret. Bununla aile geçinecek. Siz bundan ayrıca vergi alırsanız bu doğru değil” dedi.
Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu ise aynı soruya şu cevabı verdi:
“Kılıçdaroğlu ile aynı kanaatleri paylaşıyoruz. Fakat burada iktidar tenkit edilmesin demek biraz garipsedim. 4 bin 250’lik bu rakamı kim açıklıyor? Doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı’nın kendisi açıklıyor. Aslında geçmişte cumhurbaşkanları, başbakanlar asgari ücreti açıklamazdı. Komisyon toplanır, komisyon başkanları açıklama yapar, mesele biterdi. Şimdi bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisi açıklama ihtiyacını duyuyor. Burada da önem verdiği husus nispet. Yani eski 2 bin 825 liraya göre biz bunu 4 bin 250 liraya çıkardık, büyük bir artış meydana geldi, ‘bununla övünülmesi icap eder’ manasında ben bunu anlıyorum. Ama ya doları, ya euroyu ya da enflasyon rakamlarını dikkate alarak bunun gündelik geçimini bir vatandaşın sağlayıp sağlayamayacağına göre değerlendirmek icap eder. Eğer fiyatlar bu rakamların üzerine çıkmışsa 4 bin 250 lira hakikaten iyi bir rakam. Fena bir rakam değil. Ama o zaman vatandaş geçinemiyorsa 4 bin 250 değil, 5 bin 250 liranın da farkı olmaz. Mühim olan bu asgari ücretle dört kişilik bir ailenin kendi ihtiyacını karşılayabilmesidir. Bizim ısrarla söylediğimiz bir konu var. Asgari ücret, açlık sınırında olamaz. Açlık sınırının altında hiç olamaz. Yani bir iktidar, çalışan bir insanına, ‘Sen çalışacaksın ama aldığın ücretle kusura bakma karnını bile doyuramayacaksın’ diyemez. Dememeli. Kaç olursa olsun. Ben rakamın üzerinde durmuyorum. Ne olacak? Geçinebileceği kadar bir ücret olacak. Onun için de enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde rakamların üzerine odaklanmak doğru bir yaklaşım olmuyor. Bundan doları insanlar ister istemez dünyada geçerli bir para birimi için ya euroyu ya da doları kullanıyorlar. Ben de dolar kullanmak istemem. Bunu neden gündeme getireyim ki. Ama ister istemez biz dolarla ticaret yapıyoruz. Dış ticaretimizi. Dolarla dışarıdan aldığımız malın karşılığını dolarla ödüyoruz. İhracat yaptığımız zaman da o malın karşılığındaki bedeli, yine dolarla veya ona muadili parayla ödüyoruz. O halde dolar bizim ülkemizde önemli bir yer işgal ediyor. Bizim dış borcumuz var. Türk lirası ile ödemiyoruz ki. Dolarla ödüyoruz onu. Alacağımızı da yine dolarla alıyoruz. Onun için geçmişte Cumhurbaşkanımızın damadı aynı şeyi söylemişti. ‘Sen dolarla mı maaş alıyorsun’ diye. Keşke. Adam onu diyemedi tabii. Birdenbire kafası karıştı herhalde. Yani yoksa insan derki, ‘Keşke öyle olsaydı.’ Onun için bu mukayeseler ister istemez yapılıyor ve yapılmaya devam edecek. Eğer açlık sınırının altında kaldıysa bu yapılan zam zam değildir. Ama o günkü dolar kurundan ölçüldüğünde geriye gitmiş. Öyle gözüküyor. İnşallah bundan sonraki enflasyon rakamları yavaş artar da, asgari ücretle çalışan vatandaşımızın zararı daha az olur.”
“Asgari ücretlinin yılbaşında aldığı asgari ücret daha değerliydi, bu nasıl seçim yatırımı olabilir ki?”
CHP olarak CHP’li belediyelerde asgari ücretin üzerinde ücret verilme politikasına devam edilip edilmeyeceğinin ve asgari ücretteki artışı bir seçim yatırımı olarak görüp görmediğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “CHP’li belediyelerin kendi kaynaklarına bakmak gerekiyor. Ondan sonra ancak bir çalışma yapar ve eğer artacaksa ve asgari ücretten daha yüksek bir ücret vereceksek bunun ön çalışmalarını yapmamız gerekiyor. Şu an o çalışmaları yerel yönetimlerden sorumlu olan genel başkan yardımcımız yapacaktır. Bu artışın neresi bir seçim yatırımı ki? Yılbaşında aldığı asgari ücret daha değerliydi. Şimdi aldığı asgari ücret daha az. Yılbaşında 384 dolar alıyordu, şimdi asgari ücretlinin aldığı rakam daha düşük bir rakam. Dolayısıyla bir seçim yatırımı olabilir mi? Kendileri için öyle düşünebilirler. Dediğim gibi bunun bir seçim yatırımı olarak algılanabilmesi için enflasyonu kontrol etmeleri lazım. Edebilirler mi? Bilmiyoruz. Biz isteriz. Asgari ücretli mağdur olmasın. Elde ettiği gelirle rahatlıkla ailesini geçindirebilsin. Hiçbir asgari ücretli de açlık sınırının altında aylık almasın. En büyük arzumuz da bu zaten” dedi.
“ABD büyükelçisi ‘Allah’a ısmarladık’ istemeye geldi”
Kılıçdaroğlu, ABD'nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield ile görüşmesindeki gündemin ne olduğu sorusuna şöyle cevap verdi:
“Büyükelçi, nezaket ziyareti gerçekleştirdi. Türkiye’den ayrılıyor, yeni büyükelçi gelecek. Dolayısıyla ‘Allah’a ısmarladık’ istemeye geldi. Yurtar Özcan da Amerika’daki temsilcimiz. Sadece Amerika’da değil, Amerika’nın tümünde ortaya çıkacak olan gelişmeler, ekonomik, finansla, mali gelişmeler konusunda bize bilgi verir. Tabii elbette bu bilgileri en sağlıklı kaynaklardan almak ister. Temsilcidir burada.”
Para Politikası Kurulu’nun (PPK) faizi 100 baz puan indirmesini değerlendiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Dolar kaç lira oldu? 15 lirayı aştı. Türk lirasını yedirmeyiz diyen kimdi? Erdoğan. E, ne oldu? Daha söylediği söz Türkiye’nin her tarafında yayılmadan Türk lirası değer kaybetmeye başladı. Devleti yöneten kişinin söylediği sözlerin tutarlı olması lazım. ‘Türk lirasını yedirmeyiz.’ Türk lirası eriyor. Nasıl yedirmiyorsunuz? Nasıl oluyor bu işler? ‘Faizi indiriyorum’ diyorsunuz. Ama öbür taraftan devlet borçlanırken daha yüksek faiz ödüyor. ‘Türk lirasını yedirmeyiz’ diyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından dolar üzerinden borçlanıyorsunuz. E, hani milli paraydı bu? Niye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından euro ve dolar üzerinden borçlanıyorsun? Bir insanın söylediğinde tutarlılık olur. ‘Ben tutarlıyım’ der. ‘Türkiye Cumhuriyeti devletinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından Türk lirası ile borçlanırım’ dersiniz. Eğer Türk lirası ile borç alamıyorsa, o zaman iktidarla vatandaşlar arasında ciddi bir güvensizlik var demektir. Vatandaş diyor ki, ‘Kusura bakma, ben sana güvenmiyorum.’ Faizi indiriyorum diyor değil mi? Kimin faizi indi? Çiftçinin faizi indi mi? Hayır. Esnafın? Hayır. Kredi kartı kullananın? Hayır. Hiç kimsenin faizi inmedi. Devletin faizi indi mi? Hayır, o da inmedi. Borçlandı daha yüksek faizle borçlandı. Peki kimin faizini indirdiniz siz? Türk lirasını neden bu kadar perişan hale getirdiniz?” dedi.
İki liderin basın açıklaması hatıra fotoğrafı çekilmesi ile son buldu.