Kalın, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Bakıldığı zaman ekonomik olarak da 2020 yılı içerisinde bütün dünyada beklentilerin 6 ila 7 puan arası bir küçülmenin olacağı şeklinde olduğunu dile getirdi.
Bu gerçeğin görülmesi gerektiğini belirten Kalın, 2003'te SARS virüsü yayıldığı zaman dünya ekonomisine maliyetinin 40 milyar dolar civarında olduğunu ve SARS'ın daha sınırlı olduğunu hatırlattı.
Kalın, şimdi küresel iç içe geçmişliklerin ve karşılıklı bağımlılıkların çok daha yoğun yaşandığı bir dönemde olunduğunu ifade ederek, "Şu anda birçok ekonomist Kovid-19 ya da koronanın dünya ekonomisine maliyetinin 3 ila 4 trilyon dolar civarında olacağını tahmin ediyor. Yani 2020 tam bir daralma yılı olacak. 2021 yılı için de belki bir normalleşme göreceğiz, ekonomik verilerde bir normalleşme. Tabii ki sanayi, üretim, ticaret umarız çok daha erken bir tarihte başlayacaktır ama bu sistemin, bu ekosistemin dönmesi, ekonomik verilerin normale evrilmesi zaman alacak. Tabii ki bunları da dikkate almak durumundayız. Ama bunun için de kalkıp sağlığı tehlikeye atacak, insanımızın can güvenliğini, sıhhatini, tıbbi güvenliğini tehlikeye atacak bir adımın içerisine girmemiz de elbette düşünülemez." diye konuştu.
"BU DÜNYA SİSTEMİNE NASIL YANSOYACAK GÖRECEĞİZ''
"Koronavirüs salgını sonrası 'dünya eski dünya olmayacak' deniliyor. Ne dersiniz yeni bir dünya düzeni vadediyor mu bu süreç?" şeklindeki soru üzerine Kalın, birçok şeyin değişmek zorunda olduğunu belirterek, "Tarihin hızı artacak bu süreçte. Şu anda bile 2-2,5 ay içerisinde belki 20 yılda, 40 yılda, 50 yılda yaşayacağımız değişimleri yaşadık. Mevcut küresel sistemin kırılganlıkları biraz daha belirgin ve kırılgan hale geldi şu anda. İşte hep söyleniyor ya küresel, liberal düzen, ben hep baştan beri şunu söyledim; aslında bu düzen ne küresel ne liberal ne de bir düzen. Küresel değil, çünkü buranın kazanını belli, kaybedeni belli, avantajlı kesimler belli. O anlamda bir küresel eşitlikten bahsedemeyiz." dedi.
Kalın, mevcut küresel sistemin liberal olmadığını, herkesin eşit şartlarda serbest piyasa kurallarına göre faaliyet gösterdiği bir küresel ekonomik sistemin hiçbir zaman bulunmadığını aktararak, şöyle devam etti:
"İçinde ya da merkezinde kapitalist hırsın, kazanma ve kar duygusunun güdüsünün belirleyici olduğu bir aşırı üretim ve aşırı tüketim sistemi var uzun süredir. Liberal denen şey büyük oranda bu yönüyle tezahür etti. Düzen de değil. Düzenden ziyade kaosun, belirsizliğin, öngörülemezliğin giderek hakim olduğu bir dünya var karşımızda. Şimdi dolayısıyla buradan almamız gereken dersler var. Şüphesiz aşırı üretip, aşırı tükettiğimiz bir çağda bazı şeyleri gözden geçirmek durumunda kalacağız. Mesela, temel ihtiyaçlarımızın ne olduğu, hayatımızda önemli şeyin ne olduğu, kıymetli olanın ne olduğu konusunda daha büyük bir muhasebe ve sorgulama içerisinde olacağız. Şu anda da bunu yapıyoruz aslında. Herkes bireysel düzeyde, kendi küçük ölçeğinde bu muhasebeyi aslında yapıyor. Bu dünya sistemine nasıl yansıyacak, kurumlara nasıl yansıyacak bunu göreceğiz."
Birleşmiş Milletler, G20, İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği gibi kurumların da meşruiyetlerinin sorgulanacağını, şu anda da sorgulandığını ifade eden Kalın, "Eğer bu tür uluslararası çok taraflı, çok milletli kurum ve kuruluşlar bu tür kriz anlarında çözüm üretemiyorsa ne için varlar? Dolayısıyla burada bir siyasi meşruiyet sorunu da ortaya çıkacak. Bunlar sorgulanacak ve şu anda zaten bu başladı ama bir, iki ay sonra bu uluslararası kurum ve kuruluşların koronavirüs salgını karşısında büyük oranda başarısızlığa uğradığı neticesine varacak insanlar. Bu kurumlardan daha etkin olmalarını talep edecekler, Birleşmiş Milletler'de olduğu gibi." diye konuştu.
İbrahim Kalın, Cumhurbaşkan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür." ifadelerini boşuna kullanmadığını belirterek, mevcut Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi sisteminin ve bütün BM yapısının reforme edilmesinin gerekliliğinin bir kez daha görüldüğünü söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü'ne birçok eleştiri yöneltildiğini aktaran Kalın, "Halklı eleştiriler ama siz oraya ne kadar güç verirseniz Dünya Sağlık Örgütü o kadar etkili olabilir. Aynı şey Avrupa Birliği için de geçerli. Bugün Avrupa Birliği'nin gerçekten bir birlik olup olmadığı, AB fikrinin tartışılır hale geldiği günlerden geçiyoruz. Öyle ki İspanya ve İtalya'da yaşanan salgına zamanında ve etkili cevap veremediği, çözüm üretemediği için Avrupa Birliğin'den dün İtalya ve İspanya'ya resmi bir özür beyan edildi. Buna mukabil Rusya'dan, Çin'den gelen yardımların halk nezdinde daha fazla rağbet gördüğünü görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin İngiltere, İspanya ve İtalya'ya NATO ittifakı çerçevesinde ve ayrıca ikili ilişkiler bağlamında tıbbi malzeme gönderdiğini hatırlatan Kalın, bunun muazzam bir etki yaptığını, tüm bunlar dikkate alındığında bütün bu kurum ve kuruluşların sorgulanacağına işaret etti.
''HERKESİN BİR MUHASEBE YAPMASI GEREKECEK''
Bunun sadece bir mühendislik meselesi olmadığını vurgulayan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani bizim evrenle, tabiatla, Allah'ın bize bir nimet olarak verdiği bu dünyayla ilişkimizi de sorgulayacağız, diğer insanlarla ilişkimizi sorgulayacağız. Tabiatı bu kadar hoyratça istismar eden, kullanan, katleden bir insanlığın bundan sonra sürdürülebilir bir kalkınma modeli, büyüme, gelişme modeli üzerinde daha fazla kafa yorması gerekiyor. Bu daha fazla mühendislikle, daha fazla teknolojiyle, daha fazla tüketimle olmayacak. Yepyeni bir düşünce, zihniyet yapısının ortaya çıkması gerekecek. Bakın o kadar ki inanın hepimiz yorulduk, toprak yoruldu, hava, su, gökyüzü, yeryüzü yoruldu. O kadar yorduk ki tabiatı son 200 yıldır birçok bilim insanı bu yaşanan büyük salgınların, doğal afetlerin bozulan bu dengenin bir sonucu olduğunu söylüyorlar. Ve her doğal afet aslında tabiatın dengeyi yeniden kurma çabasının bir tezahürü olarak ortaya çıkıyor. Eğer şimdi biz bu dengeyi yeniden kuracak adımları atmazsak ülkeler, toplumlar, uluslararası kurum ve kuruluşlar olarak bir sonraki felaket, musibet geldiğinde sonuçları çok daha ölümcül olacak, faturası çok daha ağır olacak. Bütün bunları umarım bu izolasyon döneminde bir düşünme, muhasebesini yapma imkanımız olacak. Bunu yapabilirsek buradan insanlık olarak daha güçlü çıkabiliriz."
İbrahim Kalın, "Bir diğer önemli şey de bu gözle görünmeyen bir organizma, yani virüs denen bir organizmanın bütün dünyayı dize getirdiği bir çağda birtakım siyasi hiyerarşilerin, kültürel imtiyazların, toplumsal gururlu olma hallerinin ne kadar altının boş olduğunu da gördük. Yani doğulu, batılı, ileri, geri, kalkınmış, kalkınmamış değil, kim bu krize karşı en iyi çözümü üretti insanlar bunu tartışıyorlar, buna bakıyorlar şu anda. Dolayısıyla burada da hiçbir kibre kapılmadan herkesin oturup bir muhasebe yapması gerekecek. Yeni bir dünya buradan ancak böyle doğacak diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
MASKE DAĞITIMI
Kalın, maske dağıtımına ilişkin yeni bir planlama olup olmadığının sorulması üzerine, bu şikayetlerin hepsini çok dikkatli bir şekilde takip ettiklerini ve derhal müdahale ettiklerini söyledi.
Dağıtımda birtakım aksaklıklar olduğunu kabul eden Kalın, şöyle konuştu:
"Bunu düzeltmek için de şu anda Ulaştırma Bakanlığımız, PTT, Sağlık Bakanlığımız, Eczacılar Birliği, Ticaret Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Vefa Sosyal Destek Gruplarımız hepsi birlikte mobilize olmuş durumdalar. O konuda vatandaşlarımız lütfen müsterih olsunlar. Biraz sabır. Tabii kolay bir şey değil 83 milyon insana bu kadar maskeyi ulaştırmak çok kolay bir şey değil. Büyük oranda bu dağıtımın yapıldığını görüyoruz. Sokaklarda da görüyorsunuz insanlarımız maskelerini takıyorlar. Neden ücretsiz oldu? Cumhurbaşkanımıza bu konu Bakanlar Kurulu'nda arz edildi. Yani parayla mı satılsın, parayla satılırsa bunun artıları ne olur eksileri ne olur, ücretsiz dağıtırsak nasıl olur ya da karma bir sistem mi yapalım isteyen gitsin parasıyla alsın, imkanı olmayan veya para vermek istemeyen ücretsiz bunları temin edebilsin diye. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda şöyle bir neticeye varıldı: Bütün milli imkan ve kabiliyetlerimizi biz şu anda üretim noktasında maske üretimine yoğunlaştıralım, maske ihtiyacımızı karşılayacak stok düzeyine ulaşalım. Bunu engelleyecek buna halel getirecek stokçuluk, fahiş fiyat gibi bütün faaliyetlere de son verecek adımları atalım."
Bu konuda geçmişte ve başka ülkelerde bunların örneklerinin görüldüğünü de hatırlatan İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artı insanlar arasında böyle bir ayrım olmasın, yani parası olan olmayan meselesi değil, sonuçta maskeyi takacak. Bir maskeyi takması önemli dışarı çıktığı zaman. Bunu sağlayacak en iyi yöntem olarak Cumhurbaşkanımız 'Hayır.' dedi. 'Bu devletin bir görevidir. Hiçbir vatandaşımız bu salgın döneminde ihtiyaç duyduğu temel tıbbi koruyucu malzemeye para vererek ulaşmayacak. Dolayısıyla imkanlarımızı, planlarımızı buna göre yapalım, İmkanlarımızı buna göre seferber edelim.' dendi ve üretim kapasitesi noktasında bir sıkıntımız yok. Sağ olsun birçok özel firmalarımız, tekstil, konfeksiyon alanında tezgahlarını buraya çevirdiler. Milli Savunma Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız, Tarım Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız el birliğiyle bu kapasiteyi artırmak için muazzam bir çalışmanın içerisine girdiler."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, yaşanan aksaklığın giderilmesi için ilave tedbirler alındığını, çok kısa sürede bu sorunların çözülmesinin ardından herkese maskelerin ulaştırılacağını bildirdi.
Vatandaşlara belli sayıda maske verildiğini hatırlatan Kalın, "Ama tek kullanımlık maskeler, dolayısıyla arkası da gelecek. Bu tedarik zinciri, dağıtım zinciri bir defa kurulduğunda herkese uygun bir şekilde bu maskeler mutlaka ulaştırılacak ki vatandaşımız sokağa çıktığında bu tedbirlere rahatlıkla uyabilsin. Hem kendini emin kılsın hem de başkalarına karşı korunaklı olabilsin." diye konuştu.
''YOĞUN BAKIM YATAK KAPASİTEMİZ YÜZDE 60 ORANINDA DOLU''
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun İstanbul'daki hastane inşaatlarına yönelik eleştirisinin hatırlatılması üzerine de bu tartışmaları üzücü bulduğunu dile getirdi.
Adana'da "sahra hastanesi" olarak bahsedilen yerin bir fuar alanı olduğunun ortaya çıktını hatırlatan Kalın, şöyle konuştu:
"Siyasi partizanlık yapacak günler değil. Bir belediyemizin, Adana da bizim ilimizdir, oradaki belediyenin siyasi kimliği ne olursa olsun o da vatandaşımızın seçtiği bir belediyedir. Verdiği iyi bir hizmet varsa biz bununla sadece gurur duyarız, mutlu oluruz. Yeter ki vatandaşın ihtiyacını karşılayacak adımlar atsın. Ama kalkıp particilik yapmak adına, partizanlık yapmak adına 'O belediyenin veya şu belediyenin yaptığını Cumhurbaşkanlığı bile yapamadı.' gibi ifadeler kullanmak inanın siyasi olgunlukla bağdaşacak şeyler değil."
Türkiye'nin yoğun bakım kapasitesinin şu anda yüzde 60 oranında dolu olduğuna dikkati çeken Kalın, şunları söyledi:
"Bakın bu, dünyada örnek olarak gösterilecek bir şey. Hastane yatak kapasitemiz son 16-17 yılda Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar yükseltildi. Standartlarına lütfen bir bakın. Şehir hastaneleri kimler için yapıldı? Bütün vatandaşlarımız için yapıldı. Siyasi kimliği, şu partiye oy veriyor oy vermiyor meselesi olarak hiçbir zaman bakılmadı ki. Temel hizmetlerde böyle bir ayrımı hiçbir zaman Cumhurbaşkanımız zaten yapmadı. Bu, ne onun siyasi ahlakına ne insan anlayışına ne toplum anlayışına sığmayacak şeyler. Ama kalkıp bunu bir siyasi tartışma konusu haline getirmek inanın çok üzücü. Bizim birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. İyi olan şeyleri takdir edelim, eksik olan şeyleri de söyleyelim bunları gelin el birliğiyle tamamlayalım, düzeltelim. Bakın her gün sayılar açıklanıyor. Bugün 125 insanımızı kaybettik. Şimdi biz bu insanın kimliğine, siyasi parti aidiyetine şuna buna bakabilir miyiz? Bizim binlerce sağlık çalışanımız var. Birçoğu risk altında çalışıyor... Bu tartışmalar inanın abesle iştigal.
Güncelleme Tarihi: 17 Nisan 2020, 01:13