CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Eskişehir'de bir otelde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği programda yaptığı konuşmada, Türk halkının sandık başına gideceği yerel seçime hazır olduklarını belirtti.
Pek çok seçime girdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Vatandaş olarak da girdim, siyasetçi olarak da girdim, genel başkan olarak da girdim. Hayatımda bu kadar bel atı vurulan bir seçime ilk kez gidiyorum." ifadelerini kullandı.
Normalde her siyasi partinin seçime girerken düşünce ve projelerini açıkladığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siyaset budur; neyi nasıl yapacağımızı vatandaşa anlatırız ama şimdi bir iftira kampanyası üzerinden bir seçim götürülüyor. Ne kadar bel altı vurulacak, insanları kötüleyecek alan varsa hepsini yaptılar ama tutmuyor. Tutmaz da zaten, niye tutsun, hangi gerekçeyle tutsun. Yazıktır, günahtır. Harcanan zamana, emeğe, kullanılan onca devlet imkanlarına yazıktır, günahtır. İnsanların bulunduğu makama saygı duyulmayacak bir atmosferin yaratılması yazıktır, günahtır. Siz seçim propagandası yapmaya çıkıyorsunuz, eyvallah. Neyi nasıl yapacağınızı anlatın, hayır günün 24 saati ana konu benim; 'Bay Kemal.' Güzel, ben bundan çok memnunum, benim buna bir itirazım yok. İdam sehpaları kurdular benim için; 'İdamını istiyoruz.' Buyurun edin kardeşim. Söyledim, eğer benim idamımla bu memleket düzlüğe çıkacaksa, çiftçi hayatından çok memnun olacaksa, 8 milyon kişi iş bulacaksa vallahi ben hazırım. Olur yapın, memleketin huzuru için yapın bunu. Sonra kalktılar Meral Hanım için hapis tehdidi; 'Efendim senin dokunulmazlığın yok, seni daha rahat hapse atabiliriz.' Seçimle bunların ne ilgisi var. Yerel seçim yapıyoruz, ne ilgisi var?"
Beka tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, Türkiye'de beka sorunu olmadığını savunarak şunları söyledi:
"Eğer Türkiye'de bir beka sorunu varsa sizin yüzünüzden vardır. 17 yıldır bu memleketi kim yönetti? Almanlar mı, Fransızlar mı, Japonlar mı, Güney Kore mi yönetti? Siz yönettiniz, tek başınıza yönettiniz. Eğer Türkiye'yi bir beka sorunuyla karşı karşıya getirdiyseniz o koltukları bırakın. Bırakın o koltukları, yazıktır günahtır. Farkında bile değiller, Türkiye her şeye rağmen bölgesinin en güçlü ülkesi. Bir devleti yöneten kişi ve ona destek veren, onun sözcüsü, kalkıp da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni sıradan, her an sonu gelebilecek bir devletmiş gibi topluma sunuyorlar. Yazıktır, tarihe saygı duymak lazım. Bu ülkenin milli Kurtuluş Savaşı'na saygı duymak lazım. Ne beka sorunu kardeşim, biz bu ülkenin geleceği için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız. Canımızsa canımızı, malımızsa malımızı veririz. Yeter ki bayrağımız dalgalansın. Biz bunu yaparız."
"İYİ Parti ile iş birliği yaptık, Saadet Partisi ile dirsek temasımız var"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti ile iş birliği yaptıklarını, Saadet Partisi'yle de dirsek temaslarının olduğunu hatırlattı.
Bazı yerlerde belediye başkan adayı çıkarmadıklarını, Saadet Partisi'ne destek verdiklerini, İYİ Parti'yle de bazı yerlerde büyükşehir belediye başkanlığı için aday çıkarmadıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlar da bize destek veriyorlar. Bu iş birliğini niçin yapıyoruz? Amacımız ne? Amacımız şu; bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, bu ülkede tam anlamıyla bir demokrasi olsun, herkes huzur içinde yaşasın, herkes üretsin, alın teri döksün ve karşılığını alsın, birlik olsun, beraberlik olsun. Bu ülkede adalet, hak, hukuk olsun. Bu ülkede belediye başkanları birilerinin baskısı altında değil, vatandaşın tercihiyle gelen belediye başkanları yaptıkları harcamaların her kuruşunun hesabını vatandaşa versin. Biz bunun için yapıyoruz. Medya bağımsız, özgür olsun. Bir siyasal güç yüzde 95'ini kontrol etmesin, doğruları yazsın medya. Evet eleştiri hakkını da kullansın ama doğruları yazsın. Biz bunun için yapıyoruz. Bu iş birliğinin, bu ittifakın Türkiye'nin geleceği açısından son derece değerli bir çaba olduğunu bütün milletin bilmesi lazım. Evet farklı partileriz biz, evet farklı görüşlerimiz var ama demokrasi konusunda, üretme konusunda, birlikte yaşama konusunda, 82 milyonu kucaklama konusunda ortak paydamız var ve biz bu ortak paydamızı ne kadar büyütürsek o kadar güzel olacak. Bizim başka bir şey istediğimiz yok.
Bizimle onlar arasındaki temel farklılık şu; bizde büyükşehir belediye başkan adaylarımız toplantılar veya mitinglerden önce çıkar konuşurlar, projelerini anlatırlar. Vatandaş dinler sonra biz çıkar konuşuruz. Onların belediye başkanlarının proje anlatma hakkı yok, izin vermiyorlar, izin yok. Niçin? Efendim, 'Ben belediye başkanı olarak seçilirsem projelerimi Erdoğan anlatacak.' Kim söylüyor? İstanbul gibi devasa bir megapolün belediye başkan adayı söylüyor, eski başbakan söylüyor. 'Projeyi şimdi ben anlatmayayım, Sayın Erdoğan benim projelerimi anlatacak.' İstanbul'u kim yönetecek? İstanbul'u Ankara'dan mı yönetecekler yoksa İstanbul'un belediye başkanı mı İstanbul'u yönetecek?"
"Bu seçimlerde farklı bir strateji izledik"
Hiçbir zaman vatandaşı "Neden şu partiye oy verdin?" diye eleştirmediğini, zaten böyle bir hakkının da olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ama benim istediğim şu; bütün bu karalama kampanyalarına rağmen halkın sağduyusuna, ferasetine güveniyorum. Görüyor sonunda, değerlendiriyor, oturup konuşuyor arkadaşlarıyla. Esnaf da sanayici de muhtar da sivil toplum örgütleri de ziraatçı da çiftçi de herkes oturup bir düşünüyor, konuşuyor, 'Bir şey var burada' diyor. 'İyi insanlar, gidip oyumuzu vereceğiz.' 'Aman vermeyin sakın ha.' Niye vermeyeyim?" değerlendirmesinde bulundu.
Yerel seçimlerin kendine özgü koşulları olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Yerel seçimlerde vatandaş doğrudan doğruya belediye başkanını, hizmetlerini görür, ona tanık olur zaten. Biz bu seçimlerde farklı bir strateji izledik. Çok önemli bir stratejiydi. Bir ilçede başarılı bir CHP'li belediye başkanı var ve başarılıysa, başarısını kanıtlamışsa, bütün belde halkı da 'Evet bu başarılıdır' demişse, bütün siyasi görüşlerin hepsinin ortak görüşü haline gelmişse o belediye başkanını aldık dedik ki 'Sen büyükşehir belediye başkan adayı olacaksın.' Ekrem İmamoğlu böyle oldu. Beylikdüzü'nü pırıl pırıl bir kent haline dönüştürdü, bir kimlik kazandırdı, şimdi İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı. Allah'ın izniyle seçilecek, göreceksiniz."
Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'da da Mansur Yavaş için karalama kampanyaları yapıldığını öne sürerek, "Seçimlere girmek serbest ama seçimi kazanmak yasak. Niçin? Mansur Yavaş seçimi kazanırsa ben başlatmayacağım.' Kim oluyorsun sen? Kendini hukukun üstünde mi görüyorsun? Demokrasinin üstünde mi görüyorsun? Milli iradenin üstünde mi görüyorsun? Mansur Yavaş da Ankara'yı kazanacak, Ankaralılara hizmet edecek, bu kadar basit." diye konuştu.
'Türkiye'yi üretimden kopartıyorlar'
Kılıçdaroğlu, kendilerine "Siz kazanırsanız hizmet veremezsiniz, işsizlik sorununu çözemezsiniz, istihdam yaratamazsınız." denildiğini söyledi.
"Ne demek istihdam yaratamazsınız?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:
"Bir kreş açtığınız zaman 10 tane kadının çalışması lazım o kreşte. Bu çocukların bakımı, mutfağı, yemeği var. Bütün bunlara baktığınız zaman en az 10 kişinin çalışması lazım. Kooperatif kurduğunuz zaman çok sayıda insanın çalışması lazım. İstihdam yaratıyorsunuz. Diyor ki 'Ekonomiden ben sorumluyum.' Elhak, doğru söylüyor. Vallahi de billahi de o sorumlu. Niye o sorumlu? Memlekete 8 milyon işsiz getirdi, kapımızın önüne koydu. Kim yaptı? O, yaptı. Son 16 yılda Londra'daki bir avuç tefeciye ödenen faiz 149 milyar dolardır. 149 milyar dolarlık faizin dışarıya ödenmeyip de Türkiye'de yatırımlara gittiğini bir düşünün. Bölgesinde ne olurdu Türkiye? Dünyada nereye gelirdi Türkiye? 'Borç alan emir alır.' diyordu. Doğrudur. Şimdi emir alıyorlar, borç aldıkları bütün o makamlardan. Türkiye'yi üretimden kopartıyorlar. Batı'nın egemen güçleri dedi ki 'Türkiye'nin tarımdan çekilmesi lazım.' Türkiye, tarımdan çekildi. Tarım desteklemesi yaptılar. Ekilmeyen toprak için çiftçiye para verdiler. Ekmediler. Her şey dışarıdan geliyor.
Tarım Bakanı da diyor ki 'Paramız var ki dışarıdan getiriyor. Dövizimiz var ki dışarıdan getiriyoruz.' İyi de o dövizi sana borç olarak veriyorlar. Arkadan da emir veriyorlar. Gerçekler acı olsa bile oturup bu gerçekleri düşünmek zorundayız."
"(Türk halkı demokrasiye sahip çıktı) algısı ortaya çıkacaktır"
Türkiye'nin yarın yerel seçime gideceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin demokratik anlamda stratejik dönüşüme ihtiyacının olduğunu belirtti.
"Sizlerden sadece şunu istiyorum." diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir seçime gidiyoruz doğrudur. Bir yerel seçim, o da doğrudur. Ne kadar çok CHP'li belediye, ne kadar çok İYİ Parti'li belediye, ne kadar çok Saadet Partili belediye çıkarsa ve bunların sayısal olarak görünürlüğü çok artarsa dünyaya şu mesaj verilecektir: 'Bütün baskılara rağmen, medyanın bütün tek taraflı yayınlarına rağmen, tek adam rejimine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti'nde vatandaşlar demokrasiden yana tavır aldılar' algısı ortaya çıkacaktır.
Bu algı sadece bizim için değil, dünya için de çok önemlidir. 'Türk halkı demokrasiye sahip çıktı' algısı ortaya çıkacaktır. Bizim için seçimin en önemli mesajı bu olacaktır. Bu mesajı bütün dünyaya duyurmak da hepimizin ortak görevidir."
AK Parti'li seçmenlere miting alanlarından seslendiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "17 yıldır bunları omuzlarında taşıdın' diyorum. 17 yıldır ne istedilerse verdin her seferinde. 17 yılın sonunda Türkiye uçacaktı, doğru yokuş aşağı uçtu. Freni patlamış bir kamyon gibi gidiyoruz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"17 yılın sonunda seni getirdiler, soğan kuyruğuna mahkum ettiler arkadaş.' diyorum. Senin de buna bir 'Dur' demen lazım. Bir ders vermen lazım. Senin çocukların işsiz. Sarayda hiç kimsenin çocuğu işsiz değil. Sarayda her şey var. Her şeyi sattılar. Araziler satıldı, fabrikalar satıldı. Şimdi sıra geldi silah fabrikalarına. Onu da AK Parti'ye ve Milliyetçi Hareket Partisine oy veren kardeşlerimin düşünmesi lazım. Bu memlekette satılmadık ne kaldı Allah aşkına? 70 milyar dolarlık satış yaptılar. Silah fabrikalarını satıyorlar. Milliyetçi olan hiçbir kişi silah fabrikalarını satana ve onun sözcülüğünü yapana gidip oy veremez, oy verme hakkı yoktur.
Gidip oy veriyor ve 'Ben milliyetçiyim' diyorsa bilin ki o çakma milliyetçidir. Onun milliyetçilikle ilgisi yoktur. Milliyetçi dediğin kişi ülkesinin silah fabrikalarına sahip çıkar. Devletin sırları var orada. O fabrikada çalışan işçiler gidip dilekçe verdiler. 'Burayı siz Katar ordusuna vereceksiniz, peşkeş çekeceksiniz. Burada devletin sırları var. Gelecek bu yabancı ordu, bu sırların tamamını öğrenecek. Ben bu suça ortak olmak istemiyorum. Bizim tayinimizi alın, görev verin başka fabrikalara gidelim' diyorlar. O işçilerin her birinin alnından öpüyorum."
"Her sandık başında arkadaşlarımız olacak"
Kılıçdaroğlu, sağduyuyla sandığa gideceklerine dikkati çekerek, seçimde görev alacak kamu görevlilerinin dikkatli olması gerektiğini belirtti.
Sandık başında görev yapacak kamu görevlilerine de uyarıda bulunmak istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Siz siyasal bir partinin memuru değilsiniz. Siz, Devlet Memurları Kanunu'na tabi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin memurlarısınız. Her görüşten devlet memuru arkadaşımız vardır. Sizin göreviniz bir siyasal partiye yandaşlık yapmak değil, seçimin güven içinde gerçekleşmesi için her türlü özveride bulunmaktır. Bir siyasal partinin yandaşlığı içinde eğer seçim sandığında güvenliği sağlamazsanız, bir siyasal partiye destek veren tutum içinde olursanız bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği açısından ciddi bir sorun olur. Biz, bütün bunların tamamını denetleyeceğiz. Her sandık başında bizim arkadaşlarımız olacak. Kamu görevlilerinin, valisinden kaymakamına kadar bütün kamu görevlilerinin tarafsız bir şekilde bu seçimin gerçekleşmesi için çaba harcamaları gerekiyor. Ne için? Güzel Türkiye için. Bizim ülkemizde de bütün bu baskılara rağmen bir seçim oldu.
Gideceğiz sandıklara ve oylarımızı kullanacağız ve emin olun bu ülkeye baharı getireceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Baharı getirdiğimiz zaman göreceksiniz. Huzurlu kentler göreceksiniz. Kendi içinde barışık kentler göreceksiniz. Kimliğini kaybetmiş ama yeniden kimlik kazanmaya ihtiyaç duyan kentler göreceksiniz."
Her kentin kimliği, tarihi ve doğasının bulunduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, o tarihe, doğaya sahip çıkmak, o kentin kimliğini markaya dönüştürüp bütün dünyaya duyurmanın kentlerin ortak özelliği olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, 21'inci yüzyılın dünyasında ülkelerin yarıştığı gibi kentlerin de yarıştığını dile getirerek, bugün Eskişehir'e gelen turist sayısı Bursa'ya gelen turist sayısından fazlaysa bütün Eskişehirlilerin oturup düşünmesi gerektiğini belirtti.
"Özellikle esnafın oturup düşünmesi lazım." diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun. Çocuğunuz işsizse neden işsiz? Bu ülkede çocuklar yatağa aç giriyorsa neden aç gidiyor? Bu ülkede huzursuzluk varsa neden huzursuzluk var? Bu ülkede demokratik standartlar geriye gidiyorsa neden geriye gidiyor? Bizim insanımızın demokrasiye, bizim insanımızın rahatlıkla düşüncelerini açıklamaya ihtiyacı yok mu? Bu ülkede kadın-erkek eşitliği olmamalı mı? Bütün bunları düşünüp, elimizi vicdanımıza koyup sandığa öyle gidelim ve ülkemize hep beraber baharı getirelim.
İyi bir bahar olsun, güzel bir bahar olsun, umutlu bir Türkiye olsun."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, salonda bulunan emeklilikte yaşa takılan grubun kendisine seslenmesi üzerine, "Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını biliyorum. İYİ Parti ile ortak bir teklif de verdik ama MHP ve AK Parti'nin oylarıyla reddedildi. Emeklilikte yaşa takılan bir kişi bile olsa gidip AK Parti'ye ya da MHP'ye oy veriyorsa iki elim iki yakanızda olacaktır." ifadelerini kullandı.
Güncelleme Tarihi: 30 Mart 2019, 18:00