Başkan Kurt mesajında, kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek için öncelikle 25 Kasım’ın neden ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak ilan edildiğinin bilinmesi gerektiğini söyledi.
Birleşmiş Milletler’in 25 Kasım 1999’da ilan ettiği ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün; Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Turijillo rejimine karşı direnişin sembolü haline gelen, Mirabel Kardeşler olarak bilinen 3 kadının 25 Kasım 1960’da trafik kazası süsü verilerek katledilmesine dayandığını anlatan Başkan Kurt, “25 Kasım tarihi önce; 1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde bir araya gelen Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresinde, Mirabel Kardeşlerin anısına ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak ilan edildi. Ardından da Birleşmiş Milletler 1999 yılında 25 Kasım’ı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul etti ve bünyesindeki ülkeleri bu konuda çalışmalar yapmaya yükümlü kıldı” diye belirtti.
Kadına yönelik şiddetin dünya tarihi için kara bir leke olduğunu vurgulayan Başkan Kurt, mesajının devamında şunları ifade etti: “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ülkemizin dört bir yanından kadına yönelik şiddet haberleriyle giriyoruz. Eskişehir’de defalarca uzaklaştırma kararı aldırdığı eski eşinin sokak ortasında satırlı saldırısına uğrayan ve 40 gün boyunca yaşam mücadelesi veren Ayşe Tuba Arslan'ı kaybettik. Geride bıraktığımız hafta içinde Isparta'da okuyan üniversite öğrencisi Güleda Cankel, eski sevgilisi tarafından bıçaklanarak katledildi. Emine Bulut’un ‘ölmek istemiyorum’ çığlığı, kızının 'anne lütfen ölme' feryadı hala kulaklarımızda çınlıyor. Sadece Ayşe Tuba Arslan, Emine Bulut ya da Güleda Cankel değil, 2019’da 378 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi en temel haklar sadece parası olanın yararlandığı hizmetler haline getirildi. Ekonomik krizin ağır yükü kadına yönelik şiddeti katmerlendiriyor. Şiddet boyutlanıyor, ağır gündemlerin baskısı altında görünmez kılınmak isteniyor. İşte durum bu kadar vahim. Öldürülen, şiddete uğrayan her kadın, bizler için rakamdan çok ötede, öyle olmalıdır da. Kadına yönelik şiddet, tecavüz ve kadın cinayetlerindeki artış tesadüf değildir. İçinde yaşadığımız sistemin ve hükümetin yanlış kadın politikalarının sonucudur. Başka cinayetlerin yaşanmaması için bir an önce bu yanlış politikalardan vazgeçilerek, yürürlükte olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu tam anlamıyla uygulanmalıdır. Durum bu kadar vahim iken İstanbul Sözleşmesi olarak kısaltılan; devletlere kadınları her türlü şiddete karşı korumak, ayrımcılığın önüne geçmek ve kadınların güçlendirilmesi yoluyla eşitliğin sağlanması bakımından yükümlülükler yükleyen uluslararası sözleşme tartışılıyor. Türkiye’nin ilk imzacılarından biri olduğu İstanbul Sözleşmesi bir an önce uygulanmaya başlanmalıdır. Kadına yönelik şiddete karşı hep birlikte mücadele ederek, bu şiddetin önüne geçeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yaşama hakkı elinden alınmış tüm kadınları saygıyla anıyorum.”