MHP'li Kalaycı,"Çiftçinin kredi borçları 2002 yılında sadece 530 milyon lirayken, BDDK verilerine göre, 2018 yılı Eylül ayı itibarıyla 100,5 milyar liraya çıkmıştır. Çiftçinin kredi borçlarında on altı yılda 190 kat artış vardır. Çiftçimiz, bankadan bankaya kredi kuyruklarında, maalesef, kredi alma çabası içerisindedir. İpoteksiz arazi kalmamıştır. Ürettiği ürünü değerinde satamayan ve başta mazot ve gübre olmak üzere yüksek girdi maliyetleriyle beli bükülen, bankalara olan kredi borçları katlanarak artan çiftçimiz çok zor durumdadır. Çiftçilerimiz, bankaların dışında, tarım krediye borçludur, petrolcüye borçludur, gübreciye borçludur, yemciye borçludur, tohumcuya borçludur, bakkala borçludur, her tarafa borcu bulunmaktadır. Ağır girdi maliyetlerinin altında ezilen çiftçimizin üretimi sürdürebilecek gücü de kalmamıştır."dedi.
MHP'li Kalaycı'nın açıklamaları şu şekilde:
Ülkemizin tarım alanı varlığı 2002 yılında 26,5 milyon hektar iken, on beş yılda yüzde 12 azalarak 2017 yılında 23,4 milyon hektara gerilemiştir. On beş yılda 3 milyon hektar tarım alanı kaybedilmiştir. En son 2001 yılında sayımı yapılan çayır ve mera arazisi 14,6 milyon hektar olup, bugüne kadar yeni sayım yapılmamıştır. Çayır ve mera arazilerinde de büyük bir azalma olduğu tahmin edilmektedir.
2016 yılında yüzde 2,6 oranında küçülen tarımsal üretimde, 2017 yılında yüzde 4,9 oranında büyüme gerçekleşmiştir. 2018 yılının ilk çeyreğinde yüzde 6,1 büyüyen tarım, ikinci çeyrekte yüzde 1,5 küçülmüş olup tarımsal üretimde yavaşlama öngörülmekte ve sektörün yıl sonu büyüme oranının iyimser bir tahminle yüzde 1,3 olacağı tahmin edilmektedir.
İthalat bir önceki yıla göre yüzde 16,8 artarak 14 milyar dolar, ihracat ise yüzde 4,4 artarak 16,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Tarım ve gıda ürünleri dış ticaret hacminde 2017 yılının ikinci yarısında ithalat ağırlıklı olmak üzere artış yaşanmıştır.
Çiftçimiz, yüksek girdi maliyetleri nedeniyle zor durumda.
Çiftçinin kredi borçları 2002 yılında sadece 530 milyon lirayken, BDDK verilerine göre, 2018 yılı Eylül ayı itibarıyla 100,5 milyar liraya çıkmıştır. Çiftçinin kredi borçlarında on altı yılda 190 kat artış vardır. Çiftçimiz, bankadan bankaya kredi kuyruklarında, maalesef, kredi alma çabası içerisindedir.
İpoteksiz arazi kalmamıştır. Ürettiği ürünü değerinde satamayan ve başta mazot ve gübre olmak üzere yüksek girdi maliyetleriyle beli bükülen, bankalara olan kredi borçları katlanarak artan çiftçimiz çok zor durumdadır. Çiftçilerimiz, bankaların dışında, tarım krediye borçludur, petrolcüye borçludur, gübreciye borçludur, yemciye borçludur, tohumcuya borçludur, bakkala borçludur, her tarafa borcu bulunmaktadır. Ağır girdi maliyetlerinin altında ezilen çiftçimizin üretimi sürdürebilecek gücü de kalmamıştır.
İthalata sarılarak başka ülkelerin çiftçilerini desteklemek doğru bir politika mıdır?
Çiftçimiz bin bir sıkıntı içindeyken ithalata sarılarak başka ülkelerin çiftçilerini desteklemek doğru bir politika mıdır? Üreticimize sahip çıkılmalı, üretimi artıracak tedbirler alınmalı, ithalata dayalı politikalar terkedilmelidir.
Pancar alım kampanyası devam ediyor ancak 16 polar üzerinden 235 TL/ton olarak haziran ayında açıklanan ve önceki yıla göre yüzde 11,9 artırılan pancar taban fiyatı o günden bu yana yaşanan enflasyon sebebiyle erimiştir. Pancar taban fiyatı mutlaka güncellenmelidir.
Gerekli tedbirler alınmazsa besicilik ve süt üreticiliği bitme noktasına gelecek.
Besiciler ve süt üreticileri büyük sıkıntılarla karşı karşıya olup ayakta durma mücadelesi vermektedir. Besi ve süt yeminin torbası son bir yılda 45-50 liradan 70-80 liraya kadar çıkmıştır. Silaj fiyatı 300 lirayı, saman fiyatı 500 lirayı aşmıştır. Buna karşın, et ve süt fiyatları geçen yılla aynı düzeyde olup yerinde saymaktadır.
Konya'da 3 ay önce 28,5 lira olan dana karkas kesim fiyatı 26 liraya kadar düşmüştür. Buna rağmen yeterince kesim yoktur. Ulusal Süt Konseyinin belirlediği süt fiyatına uyulmamakta, süt alımları yeterince yapılmamakta, süt üreticilerinin paraları zamanında ödenmemektedir. Acilen gerekli tedbirler alınmazsa ülkemizde besicilik ve süt üreticiliği bitme noktasına gelecektir.
2011-2017 döneminde damızlık, besilik ve kasaplık olmak üzere yaklaşık 2,8 milyon büyükbaş hayvan ithal edilmiştir. Söz konusu ithalatı ağırlıklı olarak besilik ve kasaplık canlı hayvanlar oluşturmakta olup damızlık hayvan ithalatı sınırlı bir düzeyde kalmaktadır. İthalat politikası hem hayvancılığımıza darbe vurmakta hem de sorunlarımızı çözmemektedir. Yerli ve milli üretimimiz yok olmaktadır.
Ülke olarak bizim ne yapıp ne edip çiftçimizi, üreticimizi ayağa kaldırmamız lazım. Can suyu, nefes gibi uygulamalar öncelikle çiftçiye yapılmalıdır.
Çiftçiye ödenen destekler artırılmalı.
Çiftçiye ve üreticiye verilen destekler artırılmalı ve zamanında ödenmelidir. Çiftçinin temel girdilerinden vergi alınmamalı, girdilerini ucuza alabilmeleri sağlanmalıdır. Tarımsal sulamada ve seralarda kullanılan elektrik için daha düşük tarife belirlenmelidir.
Et ve Süt Kurumu ve Toprak Mahsulleri Ofisi, piyasayı düzenleyecek bir müdahale kurumu olarak etkin bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Çiftçimiz borç batağından kurtarılmalı, banka kredisi, elektrik ve toprak reformu kapsamındaki arazi bedellerine dair borçları ertelenerek yeniden yapılandırılmalıdır. Ülkemiz şartlarına uygun yüksek verim ve kalitede tohum, fide ve fidan üretimi desteklenerek dışa bağımlılığa son verilmelidir.
Hayvancılık daha fazla desteklenmeli, hayvan ıslahı, kaliteli yem ve yem bitkileri üretimi artırılarak, hayvan hastalıkları ve zararlılarıyla etkin mücadele edilmeli, et ürünlerinin artırılması amacıyla besi hayvancılığı geliştirilmelidir.
Konya Ovası’na dış havzalardan su getirecek yeni projelere ihtiyaç var.
KOP illerinden Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray'ın büyük bölümü ile Ankara'nın küçük bir bölümünün içinde bulunduğu Konya kapalı havzası, ülkemizin sulanabilir alanlarının yüzde 17'sine sahiptir. Buna karşın, ülkemizin su kaynaklarının ancak yüzde 4'ü bu havzada bulunmaktadır.
Konya Ovası'nın su ihtiyacını karşılamak için dış havzalardan su getirecek yeni projelere şiddetle ihtiyaç vardır. Sürdürülebilir bir tarım ve verimlilik için belli ilkeler çerçevesinde havzalar arasında su transferi yapılması gerekmektedir. Ayrıca, mevcut sulanan alanlarda sulama sistemleri basınçlı kapalı sistem altyapısına dönüştürülerek rehabilite edilmelidir.
Su Kanunu acilen çıkmalı.
Suyun petrolden daha fazla önem kazandığı dünyamızda özellikle kurak iklime sahip ülkemiz için bir damla su çok önemlidir. Bir damla suyun israf edilmeden doğru ve etkin biçimde kullanılması elbette ki hayati önemdedir.
Ülkemizde suyun verimli kullanılması hususunda acil önlemlerin alınması şarttır. Ülkemizde hâlen su varlık ve kaynaklarının korunması yönetimi konusunda ciddi bir mevzuat, bir su kanunu bulunmamaktadır. Bu önemli bir eksikliktir, bu konuda ciddi bir çalışma yapılmalı ve mevzuat hazırlanmalıdır. Su kanunu acilen çıkmalıdır.